göre söz söylesin ve mizan-ı şeriatla tartsın.. Ve böyle olması da şarttır.
Yaşasın şeriat-ı garra!.. Yaşasın Âdalet-i İlâhî!.. Yaşasın ittihad-ı millî.. Ölsün ihtilaf! Yaşasın muhabbet-i millî! Gebersin ağraz-ı şahsiyye ve fikr-i intikam!.. Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler!.. Yaşasın satvet-i müşahhas ordular!.. Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cem’iyyet-i ahrar!.. Yaşasın yaraları tedavî etmek fikrinde olan Halife-i peygamber!..
Kürdistan dağ ağacının meyvesi hazmı sakildir. Dikkatlice çiğneyiniz, ta hazmolsun... Yoksa helâl etmiyeceğim.
Eğer siz de -iki gazeteci nasıl sözümü tahrif etmiş siz de - öyle okursanız, Allah imdad eyleye!.. İrticalen söylemişim, lâkin her-bir kelimede bir maksadım var. Dikkat ediniz, ta ki, masadak olmayasınız, vesselâm.(44)
Görülüyor ki; Bediüzzamanın nutkunun başında söylediği cümlelerle, halka hitap etme, nutuk söyleme işinde ilk irad ettiği nutuk, bu nutukdur. Nutkunun başında üç cümle ile; hem kendisinin şehirlerin mektep ve medreselerinde okumadığını, belki dağ ve derelerden ibaret şark’ın yaylalarında tahsil gördüğünü, amma mutlaka söylediği sözler, pervasızlık, hak ve safiyat içinde söylendiğinden, isabetli ve doğru sözler olacağını.. öz mânâları ve gerçekleri dile getirirken de, san’at ve edebiyat denilen şeylerle süslemek sûretiyle dikkat-ı nazarlarını ma’nadan çevirerek değil, belki doğrudan doğruya mücerred ma’naları dile getirdiğini ifade etmektedir.
Mesela, nutkun içinde Hürriyet’e şöyle hitab eder, der ki:
“Ey Hürriyet-i şer’î!
Eğer ayn-ül hayat-ı şeriât’ı menba-ı hayat yapsan ve o cennette neşv ü nema bulsan; bu millet-i mazlûme de eski zamana nisbeten bin derece terakkî edeceğini müjde veriyorum. Eğer hakkıyla seni rehber etse ağraz-ı şahsî ve fikr-i intikam ile seni lekedar etmezse...”
Evet, Bediüzzaman Hazretleri şu ilk nutkunun hemen başında, hürriyet hakkındaki anlayışını ve hürriyetin ne demek olduğunu ve İslâm dini ve şeriâtının hakikî hürriyete nasıl müsait, belki rehber olduğunu beyân ederken; eğer böylesi bir hürriyeti bu millet kendine rehber etse, şahsî menfaatlar, garazlar ve intikam fikirleriyle onu lekedar etmezse, bu mazlum milletin eski zamana nisbeten bin derece daha yükseleceğini müjdeliyor.
Yine aynı nutkunun devamında: “Ey mazlum ihvan-ı vatan! Gidelim dahil olalım! Birinci kapısı ittihad-ı kulûb, ikincisi muhabbet-i milli, üçüncüsü ma’arif, dördüncüsü sa’y-i insanî, beşincisi terk-i sefahettir. Ötekilerini sizin zihninize havale ediyorum..!
Yaşasın şeriat-ı garra!.. Yaşasın Âdalet-i İlâhî!.. Yaşasın ittihad-ı millî.. Ölsün ihtilaf! Yaşasın muhabbet-i millî! Gebersin ağraz-ı şahsiyye ve fikr-i intikam!.. Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler!.. Yaşasın satvet-i müşahhas ordular!.. Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cem’iyyet-i ahrar!.. Yaşasın yaraları tedavî etmek fikrinde olan Halife-i peygamber!..
Kürdistan dağ ağacının meyvesi hazmı sakildir. Dikkatlice çiğneyiniz, ta hazmolsun... Yoksa helâl etmiyeceğim.
Eğer siz de -iki gazeteci nasıl sözümü tahrif etmiş siz de - öyle okursanız, Allah imdad eyleye!.. İrticalen söylemişim, lâkin her-bir kelimede bir maksadım var. Dikkat ediniz, ta ki, masadak olmayasınız, vesselâm.(44)
Görülüyor ki; Bediüzzamanın nutkunun başında söylediği cümlelerle, halka hitap etme, nutuk söyleme işinde ilk irad ettiği nutuk, bu nutukdur. Nutkunun başında üç cümle ile; hem kendisinin şehirlerin mektep ve medreselerinde okumadığını, belki dağ ve derelerden ibaret şark’ın yaylalarında tahsil gördüğünü, amma mutlaka söylediği sözler, pervasızlık, hak ve safiyat içinde söylendiğinden, isabetli ve doğru sözler olacağını.. öz mânâları ve gerçekleri dile getirirken de, san’at ve edebiyat denilen şeylerle süslemek sûretiyle dikkat-ı nazarlarını ma’nadan çevirerek değil, belki doğrudan doğruya mücerred ma’naları dile getirdiğini ifade etmektedir.
Mesela, nutkun içinde Hürriyet’e şöyle hitab eder, der ki:
“Ey Hürriyet-i şer’î!
Eğer ayn-ül hayat-ı şeriât’ı menba-ı hayat yapsan ve o cennette neşv ü nema bulsan; bu millet-i mazlûme de eski zamana nisbeten bin derece terakkî edeceğini müjde veriyorum. Eğer hakkıyla seni rehber etse ağraz-ı şahsî ve fikr-i intikam ile seni lekedar etmezse...”
Evet, Bediüzzaman Hazretleri şu ilk nutkunun hemen başında, hürriyet hakkındaki anlayışını ve hürriyetin ne demek olduğunu ve İslâm dini ve şeriâtının hakikî hürriyete nasıl müsait, belki rehber olduğunu beyân ederken; eğer böylesi bir hürriyeti bu millet kendine rehber etse, şahsî menfaatlar, garazlar ve intikam fikirleriyle onu lekedar etmezse, bu mazlum milletin eski zamana nisbeten bin derece daha yükseleceğini müjdeliyor.
Yine aynı nutkunun devamında: “Ey mazlum ihvan-ı vatan! Gidelim dahil olalım! Birinci kapısı ittihad-ı kulûb, ikincisi muhabbet-i milli, üçüncüsü ma’arif, dördüncüsü sa’y-i insanî, beşincisi terk-i sefahettir. Ötekilerini sizin zihninize havale ediyorum..!
Yükleniyor...