Bu üç parça kısacık hal tercümesinden sonra, 1944 senesinde Üstâd ve Nûr talebeleri Denizli hapishanesinde iken, talebelerin boş kalmamaları için hayatının yazılmasını ve yazılış şeklini ta’rif eden bir mektupla bildirmiştir. Mektup aynen şöyledir.
“Azîz sıddık kardeşlerim!
Hiç münasebet yokken, birden bire hatıra geldi ki: Husrev ve küçük Husrev Feyzi gibi bir kısım kardeşlerimiz, kalemleri her vakit Risale-i Nûr’u yazmak vazifeleriyle ülfet ve ünsiyet ettiklerinden, burada vazifesizlikten sıkılmamak için; Eski Said’in Tarihçe-i Hayatı, hem Eskişehir mahkemesinde hem bu hadisede ziyade medâr-ı nazar olmasından, Yeni Said’in 20 senelik hayatının yarısı Isparta’da geçen kısmı, büyük Husrev ve rüfakasının.. ve Kastamonu hayatı küçük Husrev ve arkadaşlarının muavenetiyle -sonra tanzim edilmek üzere - notalar tarzında yazılsın. Risale-i Nûr’un bir nevi Tarihçe-i Hayatı yazılmış olur. Hem fikri eğlendiren bir meşgale olur, diye tahattur ettim. Sizin reyinize havaledir. Eğer Hizb-i Nûrî elimize geçse, ben de Husrevler gibi onun tercümesiyle vazifedar olurum İnşaallah.”(4)
Said-i Nûrsi
İşte Üstâd’ın hayatının bu döneminde tarihçesinin yazılmasının mebde’i böyle bir ihtara binâen başlamış oluyordu. Hazret-i Üstâd’ın bu arzusunun, Denizli hapsinde bir çalışmaya mebde’ olup olmadığını bilmiyoruz. Çünki, bu mektuptan başka elimizde bir vesika yoktur. Fakat az bir müddet sonra, Denizli hapishanesinin bir meyvsi olan “Meyve Risalesi” te’lif edilmekle, bütün Nûr talebeleri onunla ve Üstâd’ın müdafaalarıyla meşgul olduklarını ve bunları çoğaltarak, hem hapishane dahilinde hem haricinde neşr ettiklerini görüyoruz.
Denizli hapsinden beraet ederek çıktıktan ve mecburî iskânla Emirdağı’nda ikamet ettirildikten sonra, Üstâd Hazretleri’nin hapisteki ihtarlı arzusunu ve mektupla iş’ar buyurdukları emri talebelerine tekraren hatırlatmak istediğini görüyoruz. Aynen şöyle:
“Azîz sıddık kardeşlerim!
Hiç münasebet yokken, birden bire hatıra geldi ki: Husrev ve küçük Husrev Feyzi gibi bir kısım kardeşlerimiz, kalemleri her vakit Risale-i Nûr’u yazmak vazifeleriyle ülfet ve ünsiyet ettiklerinden, burada vazifesizlikten sıkılmamak için; Eski Said’in Tarihçe-i Hayatı, hem Eskişehir mahkemesinde hem bu hadisede ziyade medâr-ı nazar olmasından, Yeni Said’in 20 senelik hayatının yarısı Isparta’da geçen kısmı, büyük Husrev ve rüfakasının.. ve Kastamonu hayatı küçük Husrev ve arkadaşlarının muavenetiyle -sonra tanzim edilmek üzere - notalar tarzında yazılsın. Risale-i Nûr’un bir nevi Tarihçe-i Hayatı yazılmış olur. Hem fikri eğlendiren bir meşgale olur, diye tahattur ettim. Sizin reyinize havaledir. Eğer Hizb-i Nûrî elimize geçse, ben de Husrevler gibi onun tercümesiyle vazifedar olurum İnşaallah.”(4)
Said-i Nûrsi
İşte Üstâd’ın hayatının bu döneminde tarihçesinin yazılmasının mebde’i böyle bir ihtara binâen başlamış oluyordu. Hazret-i Üstâd’ın bu arzusunun, Denizli hapsinde bir çalışmaya mebde’ olup olmadığını bilmiyoruz. Çünki, bu mektuptan başka elimizde bir vesika yoktur. Fakat az bir müddet sonra, Denizli hapishanesinin bir meyvsi olan “Meyve Risalesi” te’lif edilmekle, bütün Nûr talebeleri onunla ve Üstâd’ın müdafaalarıyla meşgul olduklarını ve bunları çoğaltarak, hem hapishane dahilinde hem haricinde neşr ettiklerini görüyoruz.
Denizli hapsinden beraet ederek çıktıktan ve mecburî iskânla Emirdağı’nda ikamet ettirildikten sonra, Üstâd Hazretleri’nin hapisteki ihtarlı arzusunu ve mektupla iş’ar buyurdukları emri talebelerine tekraren hatırlatmak istediğini görüyoruz. Aynen şöyle:
Yükleniyor...