“Salisen: Hapishanede Husrev ve Feyzi’ye demiştim; “Isparta’da geçen, Risale-i Nûr noktasından tarihçe-i hayatı Husrev yazsın, Kastamonu’daki hayatımı Feyzi yazsın. Ta Risale-i Nûr’un bir nevi tarihçesi olsun” diye tensib etmiştim. şimdi İhtiyarlar Risalesi’nin ricaları içinde, Onbeşinci Rica, Isparta ve Eskişehir hayatı.. ve Onaltıncı Rica “Kastamonu ve Denizli imtihanlarının mahiyetlerini göstermek için muhtasar bir fihriste, mücmel bazı esasları yazmak niyet ettim. Ta Husrev ve Feyzi’ye esas olsun. O iki ehemmiyetli Ricaları onlar(5) yazsınlar.”

Said-i Nûrsi (6)



İşte birinci Emirdağ hayatının ilk yılında yazılan bu ikinci emirnâme üzerine, Isparta cenâhının, yani Tarihçe-i Hayat’ın birinci bölümü ile vazifelendirilen Husrev ağabey ve arkadaşlarının, Risale-i Nûr’un sair mühim neşriyatıyla meşgul oldukları için, tarihçe mevzûunda herhangi bir faaliyetleri görülmemiştir. İkinci cenâh olan Kastamonulu Feyzi Efendi ve Taşköprülü Sadık Bey’in bu işe ciddiyet ve titizlikle el attıklarını, bilhassa kahraman Sadık Bey’in bu işi tamamen yüklendiğini görmekteyiz. Sadık Bey(7) Üstâd’ına bu konuda sualler soruyor ve mektuplar yazıyordu. Sadık Bey’in, Tarihçe-i Hayat’ın terkibi hususunda Hazret-i Üstâddan sorduğu sualler ve Üstâd’ın verdiği cevapların bir kısmı şöyledir:

“... Üstâdımız efendimiz tensib buyururlarsa, Risale-i Nûr’un şahs-ı ma’nevîsi tarafından, ne derece ağır ve elîm şerâit-i hayatiye altında bir mücahede-i kübrâ ile meydana geldiğini, müştaklarına ve gelecekteki Risale-i Nûr talebelerine hem bir menakıb, hem bir rehber ve nümûne ve hem de bir düstur-u mücahede-i diniye-i İslâmiye olmak ve bir araya toplayarak bir risale olması için, fikr-i âcizânemi Hazret-i Üstâdımın afuvlarına iltica ederek arz ederim.

1- Merhum ve mağfur Abdurrahman Efendi hazretlerinin neşir buyurdukları Üstâdımız efendimizin tarihçe-i hayatları,

2- İki Mekteb-i Musibetin şahadetnâmesi,

3- İhtiyarlar Risalesi’nin Üstâdımızın tensibiyle buyuracakları ricalar,

4- Eski Said’in Yeni Said’e inkılabı

Yükleniyor...