İttihad-ı İslâm ve İslâmî an’ane ve mefkûresi adına kabul ettiği Hürriyet anlayışı, bunların bazılarının işine gelmemesi sonucu, Bediüzzaman’dan ayrıldılar. Fakat İttihad Terakkî’nin sağ kanadını teşkil eden hakiki milliyetçi ve gerçek hürriyetperverler ve Ahrar kısmı onunla dostluklarını sonuna kadar devam ettirdiler. Bu mevzuda, Bediüzzaman İttihad-ı Muhammedî Cem’iyyeti adına suallleri cevablandıran “lema’an-ı hakikat” başlıklı makalesinde şöyle diyor:
“Vehim: Sen Selanik’te İttihad ve Terakkî ile ittifak etmiştin, neden ayrıldın?
İrşad: Ben ayrılmadım. Onların bazıları ayrıldılar. Niyazi Bey, Enver Bey gibi adamlarla şimdi de müttefikim. Lâkin bazıları bizden ayrıldılar. Bataklık yoluna saptılar. Hamiyetlerinden şüphem yoktur. Fakat mukabilinde garaz hissettiler. şimdi İttihad-ı Muhammedî unvanı altına girmek ve ahalinin tenvir-i efkârına hizmet etmek için şeriat onları davet eder. Ben hamiyetli dindar adamlarla daima beraberim. Ben Selanik’te meydan-ı hürriyette okuduğum nutuk ile i’lân ettiğim mesleğimi şimdi de onu takib ediyorum -ki i’lâ-i şevket-i İslâmiye ve i’lâ-i kelimetullah’ın vasıtası olan Meşruta-i meşru’ayı şeriat dairesinde idamesine çalışıyorum...”(41)
İşte Bediüzzaman’ın bu ifadesi ile hiç bir parti, cemiyyet ve maddi garaz gözetilmeden İttihad ve Terakki’nin hamiyetkâr, dindar kısımlarıyla daima beraber olacağını ve Enver Paşa ve Niyazî Bey gibi hamiyetli zâtların ciddî ve hakikî hamiyetperver olduklarını.. ve kendisinin hürriyeti isteyişinin sebeb ve mahiyetini, gaye ve hedefini bir derece beyân etmektedir.
İşte, Meşrutiyet döneminde Bediüzzaman’ın hayatıyla ilgili tarafının böylece bir çeşit haritası çizildikten sonra, yine faslın başına dönerek, cereyan eden hadiseleri ve Bediüzzaman’ın hizmet ve hareketlerini kaydedeceğiz. Buna da evvela 24 Temmuz 1908’de ilân edilen Meşrutiyet’in üçüncü gününde Bediüzzaman’ın ilk önce İstanbul’da, bilâhare de Selanik Hürriyet Meydanı’nda okuduğu nutkunun tamamını kaydetmekle gireceğiz. Nutkun bazı bölümlerini açıklamak suretiyle de, bir çeşit tafsilatada girişeceğiz.
“Vehim: Sen Selanik’te İttihad ve Terakkî ile ittifak etmiştin, neden ayrıldın?
İrşad: Ben ayrılmadım. Onların bazıları ayrıldılar. Niyazi Bey, Enver Bey gibi adamlarla şimdi de müttefikim. Lâkin bazıları bizden ayrıldılar. Bataklık yoluna saptılar. Hamiyetlerinden şüphem yoktur. Fakat mukabilinde garaz hissettiler. şimdi İttihad-ı Muhammedî unvanı altına girmek ve ahalinin tenvir-i efkârına hizmet etmek için şeriat onları davet eder. Ben hamiyetli dindar adamlarla daima beraberim. Ben Selanik’te meydan-ı hürriyette okuduğum nutuk ile i’lân ettiğim mesleğimi şimdi de onu takib ediyorum -ki i’lâ-i şevket-i İslâmiye ve i’lâ-i kelimetullah’ın vasıtası olan Meşruta-i meşru’ayı şeriat dairesinde idamesine çalışıyorum...”(41)
İşte Bediüzzaman’ın bu ifadesi ile hiç bir parti, cemiyyet ve maddi garaz gözetilmeden İttihad ve Terakki’nin hamiyetkâr, dindar kısımlarıyla daima beraber olacağını ve Enver Paşa ve Niyazî Bey gibi hamiyetli zâtların ciddî ve hakikî hamiyetperver olduklarını.. ve kendisinin hürriyeti isteyişinin sebeb ve mahiyetini, gaye ve hedefini bir derece beyân etmektedir.
İşte, Meşrutiyet döneminde Bediüzzaman’ın hayatıyla ilgili tarafının böylece bir çeşit haritası çizildikten sonra, yine faslın başına dönerek, cereyan eden hadiseleri ve Bediüzzaman’ın hizmet ve hareketlerini kaydedeceğiz. Buna da evvela 24 Temmuz 1908’de ilân edilen Meşrutiyet’in üçüncü gününde Bediüzzaman’ın ilk önce İstanbul’da, bilâhare de Selanik Hürriyet Meydanı’nda okuduğu nutkunun tamamını kaydetmekle gireceğiz. Nutkun bazı bölümlerini açıklamak suretiyle de, bir çeşit tafsilatada girişeceğiz.
Yükleniyor...