rezalete müsait bir şey zannetmeyiniz”, mealinde ikaz ve irşadlarda bulunuyordu.
Bediüzzaman Hazretleri bir taraftan hürriyete çok taraftarken, onu kötüye tefsir ederek, zulme, intikama müsait kabul eden Jön Türkleri ikazdan da geri kalmıyordu. Aynı zamanda haksız muamelelerini, zulümlerini yüzlerine vuruyor ve “siz dini incittiniz, gayretullaha dokundunuz, hilâfeti tezyif ettiniz, neticesi vahim olacaktır.” diye onlara karşı muhalefetini alenî olarak i’lân ediyordu.
O sıra, gazeteler ise, işi tamamen çığırından çıkararak, her birisinden ayrı bir sada çıkıyordu. Bediüzzaman’ın tabiriyle o sene tam bir fitneler yılı(38) şeklinde kendini gösteriyordu. Bir taraftan teşekkül eden cem’iyyetler, partiler.. bir taraftan millî kulüpler, ocaklar kurulup açılıyordu. Mitingler konferanslar, içtima’lar, siyasi mevlidler birbirini takib ediyordu.
Bediüzzaman Hazretleri, o dönemi tasvir için, bilâhare yazdığı bir eserinde şöyle diyor:
“...Hem bizde ibtida-i Hürriyette; Babil kal’asının harabiyyeti zamanında, “Tebelbûl-ü Akvam” tabir edilen “Teşa’ub-u akvam” ve o teşaub sebebiyle dağılmaları gibi.. menfi milliyet fikriyle başta Rum ve Ermeni olarak pek çok kulüpler namında, sebeb-i tefrika-i kulûb muhtelif milliyetçiler cem’iyyeti teşekkül etti.. Ve onlardan şimdiye kadar ecnebî boğazına gidenlerin ve perişan olanların halleri, menfi milliyetin zararını gösterdi...”(39)
Evet bu gerçek, tam mânâsıyla bir kargaşa ve anarşi şeklinde arz-ı didar ediyordu. Fakat Bediüzzaman, nadire-i cihan ise, bütün bu kargaşalıklara yetişiyor, müdahale ediyor ve yatıştırmaya muvaffak oluyordu. Teşekkül eden bütün millî ve dinî cem’iyyetlere, partilere girip çıkıyor, ikaz ve irşadkâr nasihatlarda bulunuyordu. Hatta sekiz tane cem’iyyete adını kaydettirmişti.(40) Herkesin ona karşı hürmeti olduğundan, onu bir mürşid-i ümmet, bir rehber-i hakaik, bir hoca-i dânâ kabul ediyorlardı. İttihat ve Terakki Cem’iyyeti dahi Bediüzzaman’ın yüksek şahsiyyetinden ve mazhar olduğu umumî hürmet makâmından istifade etmeğe çalışıyordu. Fakat o, onların fikirleri adına değil, kendi efkârını neşretmek için konuşuyordu.
İlk başlarda, yani; Hürriyet’in i’lânı günlerinde İttihad ve Terakki’nin bütün kolları ve ayrı ayrı fikir cereyanları Bediüzzaman’a karşı hürmet ve takdir içinde bulunurlarken, bilâhare Bediüzzaman’ın doğrudan doğruya
Bediüzzaman Hazretleri bir taraftan hürriyete çok taraftarken, onu kötüye tefsir ederek, zulme, intikama müsait kabul eden Jön Türkleri ikazdan da geri kalmıyordu. Aynı zamanda haksız muamelelerini, zulümlerini yüzlerine vuruyor ve “siz dini incittiniz, gayretullaha dokundunuz, hilâfeti tezyif ettiniz, neticesi vahim olacaktır.” diye onlara karşı muhalefetini alenî olarak i’lân ediyordu.
O sıra, gazeteler ise, işi tamamen çığırından çıkararak, her birisinden ayrı bir sada çıkıyordu. Bediüzzaman’ın tabiriyle o sene tam bir fitneler yılı(38) şeklinde kendini gösteriyordu. Bir taraftan teşekkül eden cem’iyyetler, partiler.. bir taraftan millî kulüpler, ocaklar kurulup açılıyordu. Mitingler konferanslar, içtima’lar, siyasi mevlidler birbirini takib ediyordu.
Bediüzzaman Hazretleri, o dönemi tasvir için, bilâhare yazdığı bir eserinde şöyle diyor:
“...Hem bizde ibtida-i Hürriyette; Babil kal’asının harabiyyeti zamanında, “Tebelbûl-ü Akvam” tabir edilen “Teşa’ub-u akvam” ve o teşaub sebebiyle dağılmaları gibi.. menfi milliyet fikriyle başta Rum ve Ermeni olarak pek çok kulüpler namında, sebeb-i tefrika-i kulûb muhtelif milliyetçiler cem’iyyeti teşekkül etti.. Ve onlardan şimdiye kadar ecnebî boğazına gidenlerin ve perişan olanların halleri, menfi milliyetin zararını gösterdi...”(39)
Evet bu gerçek, tam mânâsıyla bir kargaşa ve anarşi şeklinde arz-ı didar ediyordu. Fakat Bediüzzaman, nadire-i cihan ise, bütün bu kargaşalıklara yetişiyor, müdahale ediyor ve yatıştırmaya muvaffak oluyordu. Teşekkül eden bütün millî ve dinî cem’iyyetlere, partilere girip çıkıyor, ikaz ve irşadkâr nasihatlarda bulunuyordu. Hatta sekiz tane cem’iyyete adını kaydettirmişti.(40) Herkesin ona karşı hürmeti olduğundan, onu bir mürşid-i ümmet, bir rehber-i hakaik, bir hoca-i dânâ kabul ediyorlardı. İttihat ve Terakki Cem’iyyeti dahi Bediüzzaman’ın yüksek şahsiyyetinden ve mazhar olduğu umumî hürmet makâmından istifade etmeğe çalışıyordu. Fakat o, onların fikirleri adına değil, kendi efkârını neşretmek için konuşuyordu.
İlk başlarda, yani; Hürriyet’in i’lânı günlerinde İttihad ve Terakki’nin bütün kolları ve ayrı ayrı fikir cereyanları Bediüzzaman’a karşı hürmet ve takdir içinde bulunurlarken, bilâhare Bediüzzaman’ın doğrudan doğruya
Yükleniyor...