1- Avrupa’da dokunan elbise, hükûmetçe men’ ve yasak edilmiştir. Hükûmet’in Avrupa’ya karşı boykot yasağı vardır. Bu emre binâen milli elbisemi terk ederek Avrupa elbisesini giymiyorum.
2- Vilâyât-ı şarkiye ahalisi, padişahlardan yalnız Sultan Selimi görmüşler ve ona biât etmişler. Öteki padişahlara şahsen biâtımız yoktur.Çünki Yavuz Sultan Selim’den başka hiç bir padişah gelip hâlimizi görüp bize sahip olmamıştır. Onun için Sultan Selim’in kıyafetini andıran şu milli kıyafetten çıkmayacağım.
3- Benim elbisem altında yedi milyon insan vardır. Bu büyük yekûnü teşkil eden şark insanlarına hammal nazarıyla bakıyorsunuz.. Ve o milleti sureten olduğu gibi, sireten de vahşi ve hammal biliyorsunuz. İşte ben de bu elbisemi değiştirmemekle göstermek istiyorum ki; benim bu elbisem altında(36) tam mânâsıyla hakiki insanların bulunduğunu ispat etmek isterim.(37)
Said şamil’in Hatırası:
şeyh şamil Hazretleri’nin torunu Merhûm Said şamil, Hazret-i Üstâd’ı Meşrutiyet’in ilk senelerinde İstanbul’da nasıl gördüğünü anlatıyor:
“Ben daha önceki yıllarda Meşrutiyet’in ilk senelerinde Bediüzzaman’ı İstanbul’da çok gördüm. En çok belindeki hançeri ve kıyafeti dikkatimi çekerdi. Bilhassa o meşhur hançerini merakla seyrederdim. Hançere sahip olmayı çok severdim. Çocukluk hafızamda kalan bunlardır.”(37)
Prof. Hilmi Ziya Ülgen’in hâtırası:
İstanbul İlahiyyat Fakültesi Tefsir ve Hadis hocası Mehmet Sofuoğlu, İstanbul Edebiyat Fakültesi, Türk Tefekkürü Hocası Prof. Hilmi Ziya Ülgen’den naklen şöyle bir hâtıra nakletmiş.
“Meşrutiyet yıllarında hocamla birlikte Nûr-u Osmaniye Camii’nin yakınlarında bir çayhânede oturup sohbet ediyorduk. Tam o esnada Cami’den yanında talebe ve fedaileriyle, külahlı, çizmeli şark kıyafeti içinde genç bir zât çıktı. Hocam beni ikaz etti: “Bu gördüğün zât, ilimde deryadır. Sakın kıyafetine bakıpta aldanma. Herhangi bir mevzu’da dahi olsa bununla münâzara edeyim, münakaşa edeyim deme, bu zât seni mat edip mağlup eder. Bu zâta “Bediüzzaman” derler. (Son şahitler-4, s. 299)
2- Vilâyât-ı şarkiye ahalisi, padişahlardan yalnız Sultan Selimi görmüşler ve ona biât etmişler. Öteki padişahlara şahsen biâtımız yoktur.Çünki Yavuz Sultan Selim’den başka hiç bir padişah gelip hâlimizi görüp bize sahip olmamıştır. Onun için Sultan Selim’in kıyafetini andıran şu milli kıyafetten çıkmayacağım.
3- Benim elbisem altında yedi milyon insan vardır. Bu büyük yekûnü teşkil eden şark insanlarına hammal nazarıyla bakıyorsunuz.. Ve o milleti sureten olduğu gibi, sireten de vahşi ve hammal biliyorsunuz. İşte ben de bu elbisemi değiştirmemekle göstermek istiyorum ki; benim bu elbisem altında(36) tam mânâsıyla hakiki insanların bulunduğunu ispat etmek isterim.(37)
Said şamil’in Hatırası:
şeyh şamil Hazretleri’nin torunu Merhûm Said şamil, Hazret-i Üstâd’ı Meşrutiyet’in ilk senelerinde İstanbul’da nasıl gördüğünü anlatıyor:
“Ben daha önceki yıllarda Meşrutiyet’in ilk senelerinde Bediüzzaman’ı İstanbul’da çok gördüm. En çok belindeki hançeri ve kıyafeti dikkatimi çekerdi. Bilhassa o meşhur hançerini merakla seyrederdim. Hançere sahip olmayı çok severdim. Çocukluk hafızamda kalan bunlardır.”(37)
Prof. Hilmi Ziya Ülgen’in hâtırası:
İstanbul İlahiyyat Fakültesi Tefsir ve Hadis hocası Mehmet Sofuoğlu, İstanbul Edebiyat Fakültesi, Türk Tefekkürü Hocası Prof. Hilmi Ziya Ülgen’den naklen şöyle bir hâtıra nakletmiş.
“Meşrutiyet yıllarında hocamla birlikte Nûr-u Osmaniye Camii’nin yakınlarında bir çayhânede oturup sohbet ediyorduk. Tam o esnada Cami’den yanında talebe ve fedaileriyle, külahlı, çizmeli şark kıyafeti içinde genç bir zât çıktı. Hocam beni ikaz etti: “Bu gördüğün zât, ilimde deryadır. Sakın kıyafetine bakıpta aldanma. Herhangi bir mevzu’da dahi olsa bununla münâzara edeyim, münakaşa edeyim deme, bu zât seni mat edip mağlup eder. Bu zâta “Bediüzzaman” derler. (Son şahitler-4, s. 299)
Yükleniyor...