“.. Bediüzzaman’ın Hürriyet mücadelesinde celâdet ve şahameti o derecede idi ki, herkesin ağzını açmaktan korktuğu, işaretle konuştuğu bir zamanda, onun bu kadar cesaret ve celâdet göstermesi, zamanın havsalasına sığmadı. şark vilâyetlerinden gelen bir adamın bu kadar cüret göstermesi hayret ve taaccüble telâkki edileceği tabii idi... Müstebit paşalar “Bu kadar cesaret, akıl kârı değildir” diye onu tımarhâneye sokmaktan başka kendileri halâs ve rahat çaresini göremediler.

Hastahanede doktora söylediği sözler, doktoru hayrette bırakmış. Doktor onun zekâ ve irfanına, celâdet ve şehametine hayran kalmış (Tımarhaneye) ne için gönderildiğini anlamış, Merhûm’a (Bediüzzaman’a) zamanın nezaketini hatırlatmış, itidal tavsiye etmiş ve özür dilemiştir.

Namık Kemallere, Ziya Paşalara ve diğer Hürriyetçilere karşı Saray’ın aldığı tavır ne idi? Merhûm Üstâd Bediüzzaman ise, cesaret ve şehamette, hamiyet ve hürriyetperverlikte çok daha ileri idi. Onun bu hürriyet mücadelesine karşı, ilim ve faziletine hürmeten saray da çok müsamahakâr davrandı. Fakat mücadelesinin önüne geçmek mümkin olmadı. Ateşîn bir zekâ, hürriyet aşkı, mücadele ruhu, diğer hüriyetperveranın maruz kaldığı akibetten onu koruyamadı..”(35)

Yine Bediüzzaman’ın hayatının bu dönemine ait, Molla Abdülmecid Efendi’nin hâtıra defterinden:

RESİM HAKKINDA BİR SUAL

“Bir gün Bediüzzaman Said-i Kürdî akşam üstü İstanbul’un Sirkeci mevkiinde dolaşırken, birdenbire bir mösyö (gayr-i müslim efendisi) ona yanaşarak elini tutar:

- “Dininizde resim ne için haramdır?” der. Bediüzzaman cevaben der ki:

- “İnsan Allah’ın sikkesidir. Padişah ve kıralların sikkelerinin taklidine kanunî yasak olduğu gibi, Allah’ın da sikkesini taklide şer’î cevaz yoktur.”

Mösyö, “bravo!” der, elini sıkar gider.”(36)

KIYAFETİ HAKKINDA

Kıyafeti hakkında kardeşi Abdülmecid’in bir hâtırası:

“İstanbul’da, neden Kürd elbisesini atıp, medenî Türk elbisesini veya padişahın başına giydiği fesi giymiyorsun,” şeklindeki bir suale karşı üç şıklı bir cevap vermiştir:

Yükleniyor...