Bediüzzaman ulemânın bu tavrına hiç aldırmadı ve mevzûu öğrendi.. Ve ayet ve hadislerle mes’eleyi öyle güzel halledip ortaya koydu ki, ulemânın ağzı açıkta kaldı. Bediüzzaman’ın ellerini öpmek istediler. “Hayır lüzum yok” deyip oradan ayrıldı.

Bir gün de şeyh’ül-İslâm bir mesele hakkında yanlış bir fetva vermiş. Bunu duyan Bediüzzaman doğruca Meşihat dairesine gitmiş. O zamanlar şeyh’ül-İslâm’ı görebilmek hayli merasimden geçmek icab ediyordu.. Bediüzzaman aşağı kapıdaki nöbetçilere: “Bana şeyh’ül-İslâm’ı gönderin” der.

Nöbetçiler: “Git oğlum işine! başımıza bela olma! şeyh’ül-İslâm’ı görebilmen için daha on yerden geçmen gerek. Sen ise şeyh’ül-İslâmı ayağına çağırıyorsun” demişler.

Tam bu esnada şeyh’ül-İslâm Bediüzzaman’ı pencereden görüyor. “Yine herhalde yanlış bir iş yaptık” diyerek aşağıya iniyor ve hürmetle Bediüzzamanı alıp yukarı götürüyor. Bediüzzaman, verilen fetvadaki sehivleri ona bildirmiş. O da fetvasını düzeltmiş.

(Son şahitler-4, sh.356-Ekrem Bedük’ün İttihad Gazetesi’nde neşredilmiş tesbitlerinden.)



Ve MABEYN’E VERDİĞİ DİLEKÇE

Bediüzzaman’ın Mabeyn’e verdiği dilekçesi yukarıda zikri geçmiş maksad ve niyyetleri de ihtiva etmektedir. Dilekçe aynen şöyledir:

“Millet-i Osmaniye meyanında mühim bir unsur(18) teşkil eden Kürdistan ahalisinin ahvâli hükûmetçe ma’Iûm ise de, hizmet-i mukaddese-i ilmiyeye dair bazı metâlibâtı arz etmeye müsaade dilerim. şu cihan-ı medeniyette ve şu asr-ı terakki ve müsabakatta sair ihvan gibi, yek-aheng-i terakki olmak için, hizmet-i hükûmetle “Kürdistan”ın kasaba ve kurasında mekâtip te’sis ve inşa buyurulmuş olduğu ayn-ı şükran ile meşhud ise de, bundan yalnız lisan-ı Türkîye âşina etfâl istifade ediyor. Lisana aşina olmayan evlâd-ı ekrâd, yalnız medâris-i ilmiyeyi ma’den-i kemalât bilmeleri ve mektep muallimlerinin lisan-ı mahallîye adem-i vukûfiyetleri cihetiyle maariften mahrum kalmaktadır. Bu ise; vahşeti, keşmekeşi, doIayısıyla Garb’ın şamatetini davet ediyor. Hem de ahalînin vahşet ve taklid hal-i ibtidaisinde kalmaları cihetiyle, evham ve şükûkün te’siratına hedef oluyor. Eskidenberi her bir vechiyle Ekradın mâdununda bulunanlar, bugün onların hal-i tevakkufta kalmalarından istifade ediliyor. Bu ise ehl-i hamiyyeti düşündürüyor... Ve bu üç nokta, Kürtler için

Yükleniyor...