Müslümancı bir zâttı. Ona atılmak istenen taşlar, hep iftira taşıdır. şöyle böyle derler. Katiyyen doğru değildir. Eserleri meydandadır. Onun ilmine, irfanına başka bir delil aramaya ihtiyaç yoktur. Çünki, eserleri, Nûr külliyâtı meydanda ve ellerdedir. Kat’iyyen Kürtçü filan değil, hep yalan ve iftira atıyorlar. Yıllardır adlî ve resmî merci’lerden geçen Nûr Risaleleri çok incelendi, herşeyi ile meydana kondu. İlmine i’tiraz edemiyorlar. Ancak iftira ile çürütmek istiyorlar.”(16)

2- Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı (1888-1977) Hoca’nın Bediüzzaman hazretleri ile ilgili hâtıraları da yine Meşrutiyyet dönemine aittir, şöyle der:

“Üniversitenin Mercan tarafındaki kapısından sık geçerdim. Mercan İ‘dadisi’nde talebe idim. O günlerde kendisini Bayezid’de görürdüm. Arkasında kendisini koruyan muhafızları ve fedaîleri vardı. Bu dediğim, İkinci Meşrutiyyet yılları idi. Genç, uzun boylu, gür bıyıklı ve yakışıklı bir kimse idi.

“Bediüzzaman” diye anılıyordu.

Biz küçük ve talebe idik. Kendisi devrin tanınmış ulemâsı ile görüşüyordu. Güzel bir adamdı. Allah rahmet eylesin.

Ben talebe olduğum için, kütübhane-i umumiye gider gelirdim. Bediüzzaman da oraya kahvehaneye gelirdi. Bu şekilde birçok def’alar görmüştüm. Fakat küçük olduğumdan konuşamadım.

“O zamanki hâtıram olarak şunu da söyliyeyim:

Bediüzzaman’ın ilminden, faziletinden bahsederlerdi. Ben de kulak misafiri olarak bulunur ve dikkatle dinlerdim. Kendisinin arkadaşları büyük âlimlerdi. Teması hep onlarla olurdu. şöhreti çok yaygındı.. “Said-i Kürdî” derlerdi. Geniş ilminden, yüksek zekâsından sitayişle bahsederlerdi...”(17)

3- Bütün ömrünü dinî ilimlere vakfetmiş. Yüzlerce Hafız va âlim yetiştirmiş Çankırılı H. Hasan Sarıkaya merhûm, Üstâd Bediüzzaman ile ilgili hâtıralarını şöyle anlatmış: (Oğlu Visalî Bey kanalıyla)

“(Meşrutiyet yıllarında) Bir gün ulemâ Fatih camiinin avlusunda bir mevzûu münakaşa ediyorlardı. Fakat hiçbirisi tatmin edici halledemiyordu. Tam o sırada, başında külahı, üzerinde şaldan bir elbise, basit bir kıyafetle Bediüzzaman oraya geldi. Ben kendisini önceden tanıyordum.

Bediüzzaman ulemâya: “Nedir mevzûunuz, bana da anlatırmısınız?” dedi.

Üzerindeki basit kıyafeti gören ulemâ: “Çoban efendi, senin aklın bu işlere ermez, git işine bak!” dediler.

Yükleniyor...