“Yerinde ölmek için bu hayat lâzımdır” fikrine karşı da:
Âşinayız, bize bigânedir endişe-i mevt.
Adl u Hak uğruna nezreylemişiz cânımızı.
Olur bize âb-ı havat, ateş-i seyyâl-i memat.
mısrâı ile mukabele ederdi.
Said-i hûşyârın safvet-i ruhunu, besalet ve şecaatini, fedakârlığındaki nihayetsizliğini anlamak ve ona bağlanmak için lisan-ı hamasetinden bu mezkûr mısrâı dinlemek kifâyet eder.
Bediüzzaman’a, zürafâdan biri birgün, irfaniyle mütenasip bir esvab iktisası lüzumundan bahseder. Müşarün-ileyh de: “Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz, hem de onun yolladığı kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise, bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum(Haşiye) onun için yalnız memleketimin maddî ve ma’nevî mamulâtını giyiyorum” buyurmuştur.(*)
El-yevm Said-i Kûrdî memleketine döndü. Karışmış İstanbul’un havâ-yı gıll u gışından ve tezviratından ve bedraka-i efkâr olmak lâzım gelen gazetecilerin bazılarının bütün fenalıklara bâdî ve bütün felâketlerin müvellidi olduklarını görerek, bu derece açık cinayetlere tahammül edemiyerek, me’yus ve müteessir vahşetzâr, fakat mûnis, vefakâr ve nâmusperver olan dağlarına döndü. İsabet etti. Kim bilir belki en büyük icraatından biride budur.”
İSTANBUL’DAKİ İLK GÜNLERİ VE ABDÜLMECİD’İN İFADESİ
Bediüzzaman’ın küçük kardeşi Molla Abdülmecid Efendi Üstâd’ın İstanbul’a ilk gidişi ile ilgili, kendi hâtıra defterinde şunları yazmıştır: “Mütecahilen (yani bilmemezlikten gelerek) iki ay Ferik Ahmed Paşa’nın(**) evinde kalmıştır. Ondan sonra şekerci Han’ında kendine bir oda buldu...”(6)
Âşinayız, bize bigânedir endişe-i mevt.
Adl u Hak uğruna nezreylemişiz cânımızı.
Olur bize âb-ı havat, ateş-i seyyâl-i memat.
mısrâı ile mukabele ederdi.
Said-i hûşyârın safvet-i ruhunu, besalet ve şecaatini, fedakârlığındaki nihayetsizliğini anlamak ve ona bağlanmak için lisan-ı hamasetinden bu mezkûr mısrâı dinlemek kifâyet eder.
Bediüzzaman’a, zürafâdan biri birgün, irfaniyle mütenasip bir esvab iktisası lüzumundan bahseder. Müşarün-ileyh de: “Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz, hem de onun yolladığı kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise, bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum(Haşiye) onun için yalnız memleketimin maddî ve ma’nevî mamulâtını giyiyorum” buyurmuştur.(*)
El-yevm Said-i Kûrdî memleketine döndü. Karışmış İstanbul’un havâ-yı gıll u gışından ve tezviratından ve bedraka-i efkâr olmak lâzım gelen gazetecilerin bazılarının bütün fenalıklara bâdî ve bütün felâketlerin müvellidi olduklarını görerek, bu derece açık cinayetlere tahammül edemiyerek, me’yus ve müteessir vahşetzâr, fakat mûnis, vefakâr ve nâmusperver olan dağlarına döndü. İsabet etti. Kim bilir belki en büyük icraatından biride budur.”
İSTANBUL’DAKİ İLK GÜNLERİ VE ABDÜLMECİD’İN İFADESİ
Bediüzzaman’ın küçük kardeşi Molla Abdülmecid Efendi Üstâd’ın İstanbul’a ilk gidişi ile ilgili, kendi hâtıra defterinde şunları yazmıştır: “Mütecahilen (yani bilmemezlikten gelerek) iki ay Ferik Ahmed Paşa’nın(**) evinde kalmıştır. Ondan sonra şekerci Han’ında kendine bir oda buldu...”(6)
Yükleniyor...