iki buçuk saat kadar hafızamdakileri tekrar ederdim. O zaman hakikaten doksan kitabı hafızama almıştım. Her gece hafızamdakileri üç saat tekrar etmekle; üç ayda bir, bu kitabların tekrarını yaparak devrini bitiriyordum. Cenâb-ı Hakk’a şükür kardeşlerim, bütün o mahfuzâtım, Kur’ân’ın hakâikıne çıkmak için bana basamak oldular. Sonra Kur’ân’ın hakaikıne ulaştım, çıktım, baktım ki; her bir ayet-i Kur’âniye kâinatı ihatâ ediyor gördüm. Artık ondan sonra başka bir kitaba(14) ihtiyacım kalmadı. Kur’ân bana kâfi, vafi geldi...”(15)

Yine Mustafa Sungur, Üstâd’ından duymuş ki: “Ben geceleri hafızamdaki kitabları tekrarlarken, merhûm Tahir Paşa, beni zikir ve evrad okuyor zannedermiş” diye birçok defa bizzât Mustafa Sungur ağabeyden duymuşuzdur.

Bu gerçeği bir de Bediüzzaman’ın bir eserinden dinleyelim:



“..Tırnak kadar kuvve-i hafızaya mâlik bir adamın kafasında doksan kitabın kelimatı yazılmış. Üç ayda hergün üç saat meşgul olarak hafızasının yalnız o kısmını ancak tamam edebilmiş.”(16)

İşte bu gerçek mübalağasız vâkıayı daha bu vesikalar gibi bir çok delillerle tevsik edebiliriz. Fakat bu kadarı hakikatın doğruluğuna kâfi gelir zannediyorum.

VAN KAL’ASINDAN DÜşME HADİSESİ

Hadise hakkında Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybî’de tarih verirken(17) 1314-1315 ve 1316 şeklinde kaydetmiştir. Bu her üç tarih de Hicrî olursa, Miladîsi 1897-1898 ve 1899 şeklinde olur. şayet bu tarihlerin bir kısmı Hicrî, bazısı da Rumi olursa daha başka olur.

Evet bu acîb hadiseyi evvelâ ve bizzât Bediüzzaman’dan dinliyoruz:

Yükleniyor...