BİTLİS’TE VÂKİ’ BİR HADİSE
Bediüzzaman’ın Bitlis’te geçen son iki senelik hayat ve sergûzeştinin seyrini yine merhûm Abdurrahman’a bırakıyoruz, diyor ki:
“Bir gün Molla Said, Bitlis’in “Gûh-Meydan” mevkiindeki askerî kışlanın içine girmek ister. Askerler, yasak falan dedilerse de, duymazlıktan gelerek kışlaya girer. Mani’ olmak isteyen beş tane askerle kavga eder. Molla Said, kendisiyle boğuşan bu beş neferden daima ikisini yıkıyor diğeriyle pençeleşiyordu. Bu döğüş esnasında askerlerin birisi tüfeğine el atınca, Molla Said atılıp tüfeği elinden almaya muvaffak olur ve sopa yerinde isti’mal eder. Bu defa kışladan yirmi asker daha gelir, başına üşüşürler. Molla Said, bir onbeş dakika kadar bir zaman daha mukavemet ederek döğüşü devam ettirdi ise de, bir çok darbelerin te’siriyle yere yıkılır, baygın düşer. Tam bu sırada hadise yerine bir albay gelir ve neler olup bittiğini sorar. Askerler:
- Bir eşkiyadır, yakaladık ve öldürdük” derler.
Molla Said bunu duyunca hemen doğrulup ayağa kalkar ve askerlere:
- “Yalan söylemeyiniz, ben öyle çabuk ölmem!” der.
Kumandan, Molla Said-i Meşhur olduğunu görünce askerlere ağır itâblarda bulunur. Molla Said hemen müdahale ederek:
- “Askerlere itâb etmeyiniz! Çünki hatâ benimdir(51) Hem de onlara helâl ediyorum. Zira onlardan öcümü almışım. Hem benim vurduklarım daha çoktur. Yalnız benim darbelerim, umuma dağıldı. Onlarınki ise, hepsi bende toplandı. Fakat Teğmen bana vururken sövüyordu. Onu helâl etmem”(52) dedi.
Delikanlı Molla Said bu hadise ile, hükûmet ve askeriyenin yasak denilen bazı bölge ve şeylerinin bulunduğunu anladı ve bundan böyle hikmet-i hükûmet ile tanzim edilen yasaklara riayetkâr davranmaya başladı. Amma şahsî hürriyetini tahdit altına alan hiçbir şeye başını eğmedi ve tanımadı.
Bediüzzaman’ın Bitlis’te geçen son iki senelik hayat ve sergûzeştinin seyrini yine merhûm Abdurrahman’a bırakıyoruz, diyor ki:
“Bir gün Molla Said, Bitlis’in “Gûh-Meydan” mevkiindeki askerî kışlanın içine girmek ister. Askerler, yasak falan dedilerse de, duymazlıktan gelerek kışlaya girer. Mani’ olmak isteyen beş tane askerle kavga eder. Molla Said, kendisiyle boğuşan bu beş neferden daima ikisini yıkıyor diğeriyle pençeleşiyordu. Bu döğüş esnasında askerlerin birisi tüfeğine el atınca, Molla Said atılıp tüfeği elinden almaya muvaffak olur ve sopa yerinde isti’mal eder. Bu defa kışladan yirmi asker daha gelir, başına üşüşürler. Molla Said, bir onbeş dakika kadar bir zaman daha mukavemet ederek döğüşü devam ettirdi ise de, bir çok darbelerin te’siriyle yere yıkılır, baygın düşer. Tam bu sırada hadise yerine bir albay gelir ve neler olup bittiğini sorar. Askerler:
- Bir eşkiyadır, yakaladık ve öldürdük” derler.
Molla Said bunu duyunca hemen doğrulup ayağa kalkar ve askerlere:
- “Yalan söylemeyiniz, ben öyle çabuk ölmem!” der.
Kumandan, Molla Said-i Meşhur olduğunu görünce askerlere ağır itâblarda bulunur. Molla Said hemen müdahale ederek:
- “Askerlere itâb etmeyiniz! Çünki hatâ benimdir(51) Hem de onlara helâl ediyorum. Zira onlardan öcümü almışım. Hem benim vurduklarım daha çoktur. Yalnız benim darbelerim, umuma dağıldı. Onlarınki ise, hepsi bende toplandı. Fakat Teğmen bana vururken sövüyordu. Onu helâl etmem”(52) dedi.
Delikanlı Molla Said bu hadise ile, hükûmet ve askeriyenin yasak denilen bazı bölge ve şeylerinin bulunduğunu anladı ve bundan böyle hikmet-i hükûmet ile tanzim edilen yasaklara riayetkâr davranmaya başladı. Amma şahsî hürriyetini tahdit altına alan hiçbir şeye başını eğmedi ve tanımadı.
Yükleniyor...