Molla Said’in, bu Bitlis’e son gelişinde yaşı 17-18 raddelerinde olmakla birlikte, henüz yeni büluğ çağına gelmişti. Ergenlik yaşına geldiğinden mi, yoksa içtimaî mes’elelerle iştiğalinden mi bilmiyoruz.. Bu zamânâ kadar malûmatı ve ulemâya karşı münazarada ilmî cevabları hep sünûhat kabilinden tecelli etmekte iken, bundan sonra bir hikmete binâen eski sünûhat ve tecelliler yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
Bunun üzerine Molla Said, ulemâ arasında aynı mevkiini muhafaza için, her fenne(53) dair iki metni hıfzetmeye ihtiyaç duydu. Valî Ömer Paşa’nın kütüphanesinden de a’zamî istifade ediyordu. Bilhassa İslâm dinine varid olan şüphe ve vesveseleri def’ ve red için “El-Metali” ve “El Mevakıf” gibi âliye ve aliye ilimlerine dair kitaplardan kırka yakın metinleri az zaman zarfında ezberine aldı. Hatta hıfzına aldığı bu kitapları baştan sona kadar devretmek için, hergün iki üç saat ezberindekini okumak suretiyle üç ayda bir devredebiliyordu. (Lakin bu metinlerin umumu üzerine yapılan devir herhalde Van’da da hıfzına aldığı metinlerle beraberdir.)
HANEFÎ MEZHEBİNE AşİNALIşI
Doğu vilayetlerinde ahalinin tamamı şafiî olduğundan, Bediüzzaman, Hanefî mezhebine ait Kitapları tetebbu’(54) etme ihtiyacını duymamıştı. Bu yüzden Hanefî mezhebinin kitapları ve mes’eleleri de, aşağı yukarı okumuş olduğu şafiî kitapları cinsinden addederek, aynı şeyler zannetmişti. Hatta hocalara çok zaman Hanefi kitaplarının kolay olduğundan bahsederdi. Bir gün eline Hanefi mezhebine ait bir kitab geçer. İlk okuyuşunda bazı mes’elelerinin yanlışlığına hükmederse de, dikkatle okuyunca anlamaya başlar ve:
”Eyvah! İmam-ı A’zam Hazretlerinin etbâına karşı nezaketsizlik ettim. Hem İmam-ı Azam’ın bir kerameti olarak da bu kitabı anlamakta duraklama yaptım, hatâmın tokadını yedim” der.
Bunun üzerine Hanefi mezhebine ait “Mirkat”(55) kitabını -Haşiye ve şerh olmaksızın- okuyup anlamaya ve sonra da ezberine almaya başladı. Daha sonra mezkûr kitabın haşiye ve şerhleriyle, kendi anladığı nokta-i nazarlarını karşılaştırdı. Üç kelimeden başka, bütün mes’elelerde muvâfakat olmuştu. Molla Said’in bu üç noktadaki tevcihleri de ulemânın takdirlerine mazhar olmuştu.
Bunun üzerine Molla Said, ulemâ arasında aynı mevkiini muhafaza için, her fenne(53) dair iki metni hıfzetmeye ihtiyaç duydu. Valî Ömer Paşa’nın kütüphanesinden de a’zamî istifade ediyordu. Bilhassa İslâm dinine varid olan şüphe ve vesveseleri def’ ve red için “El-Metali” ve “El Mevakıf” gibi âliye ve aliye ilimlerine dair kitaplardan kırka yakın metinleri az zaman zarfında ezberine aldı. Hatta hıfzına aldığı bu kitapları baştan sona kadar devretmek için, hergün iki üç saat ezberindekini okumak suretiyle üç ayda bir devredebiliyordu. (Lakin bu metinlerin umumu üzerine yapılan devir herhalde Van’da da hıfzına aldığı metinlerle beraberdir.)
HANEFÎ MEZHEBİNE AşİNALIşI
Doğu vilayetlerinde ahalinin tamamı şafiî olduğundan, Bediüzzaman, Hanefî mezhebine ait Kitapları tetebbu’(54) etme ihtiyacını duymamıştı. Bu yüzden Hanefî mezhebinin kitapları ve mes’eleleri de, aşağı yukarı okumuş olduğu şafiî kitapları cinsinden addederek, aynı şeyler zannetmişti. Hatta hocalara çok zaman Hanefi kitaplarının kolay olduğundan bahsederdi. Bir gün eline Hanefi mezhebine ait bir kitab geçer. İlk okuyuşunda bazı mes’elelerinin yanlışlığına hükmederse de, dikkatle okuyunca anlamaya başlar ve:
”Eyvah! İmam-ı A’zam Hazretlerinin etbâına karşı nezaketsizlik ettim. Hem İmam-ı Azam’ın bir kerameti olarak da bu kitabı anlamakta duraklama yaptım, hatâmın tokadını yedim” der.
Bunun üzerine Hanefi mezhebine ait “Mirkat”(55) kitabını -Haşiye ve şerh olmaksızın- okuyup anlamaya ve sonra da ezberine almaya başladı. Daha sonra mezkûr kitabın haşiye ve şerhleriyle, kendi anladığı nokta-i nazarlarını karşılaştırdı. Üç kelimeden başka, bütün mes’elelerde muvâfakat olmuştu. Molla Said’in bu üç noktadaki tevcihleri de ulemânın takdirlerine mazhar olmuştu.
Yükleniyor...