- “Geliniz kaydı ayağıma vurunuz!” dedi. Fakat biz kaydı vurmadık, öylece Bitlis’e götürdük.(48)
Yeğeni Merhûm Abdurrahman ise, Bediüzzaman’ın Bitlis’e varışını ve sonrasını şöyle devam ettirir:
Muhafızlar bu hali keramet sayarak hayretler içinde kalırlar ve:
- “Biz şimdiye kadar muhafızlarınız idik. Bundan sonra hizmetçileriniziz” dediler. Öylece Bitlis’e gelirler.
SON BİTLİS HAYATI
Bitlis’te iken, bir gün kendisine, Valî ile bir kısım memurların içki içtiklerini söylerler. Bu haberi duyan Bediüzzaman, “mademki buraya sürgün geldim. Bitlis gibi dindar bir memlekette hükûmeti temsil eden bir zâtın irtikâb ettiği bu fi’li kabul edemem” diyerek, yanına bir rovelver ile bir hançer alır, işret meclisine gider. Evvelâ içki hakkında bir hadis-i şerif okuduktan sonra, pek ağır sözlerle içki meclisini kuranlara hitab eder. Valî’nin işaret ederek, kendisini yakalamak ihtimalini göz önünde bulundurarak, bir elini tabancasının üzerinde bulundurur. Fakat Valî Bey, fevkalâde mütehammil ve hamiyetli bir zât olduğundan katiyyen ses çıkarmaz. Nihayet Molla Said oradan ayrılınca, Vali’nin yaveri Molla Said’e:
- ”Yahu yaptığının farkında mısın? Sarfettiğin sözler idamını mucibdir” der. Molla Said:
“İdam aklıma gelmemişti. Hapis ve nefy zannediyordum. Ma’mafih bir münkeri kaldırmak yolunda, ölsem de mühim değildir.” diye cevab verir.
Molla Said, oradan ayrılıp yerine döndükten bir iki saat sonra, Vali Paşa onu taltif için iki polis vasıtasıyla çağırtır. Polislerle birlikte Vali Paşa’nın makâmına girerken, Vali Ömer Paşa kendisine hürmeten ayağa kalkar ve hatta elini öpmek için kendisine doğru yürür. Molla Said ise, kendisini yakalıyacağını zannederek elini Rövelverine taraf götürürse de, Vali beyin kendisine hürmeten kıyam ettiğini, elini öpmek istediğini anlar. Nihayet Vâli kendisine yer gösterir, oturtur ve Bediüzzamân’a:
- “Herkesin bir piri vardır. Sen de benim pirimsin!” der.
Yine sözü Bediüzzaman’ın küçük kardeşi Molla Abdülmecid’e verelim:
O zaman Bitlis Valisi Ömer Paşa, küçük Said’i görür görmez, yaşının küçüklüğüne rağmen, mazhar olduğu zekâ ve faziletinden dolayı evine götürür, misafir eder. Evinde birkaç gün kaldıktan sonra, kendisine bir oda tahsis eder ve:
Yeğeni Merhûm Abdurrahman ise, Bediüzzaman’ın Bitlis’e varışını ve sonrasını şöyle devam ettirir:
Muhafızlar bu hali keramet sayarak hayretler içinde kalırlar ve:
- “Biz şimdiye kadar muhafızlarınız idik. Bundan sonra hizmetçileriniziz” dediler. Öylece Bitlis’e gelirler.
SON BİTLİS HAYATI
Bitlis’te iken, bir gün kendisine, Valî ile bir kısım memurların içki içtiklerini söylerler. Bu haberi duyan Bediüzzaman, “mademki buraya sürgün geldim. Bitlis gibi dindar bir memlekette hükûmeti temsil eden bir zâtın irtikâb ettiği bu fi’li kabul edemem” diyerek, yanına bir rovelver ile bir hançer alır, işret meclisine gider. Evvelâ içki hakkında bir hadis-i şerif okuduktan sonra, pek ağır sözlerle içki meclisini kuranlara hitab eder. Valî’nin işaret ederek, kendisini yakalamak ihtimalini göz önünde bulundurarak, bir elini tabancasının üzerinde bulundurur. Fakat Valî Bey, fevkalâde mütehammil ve hamiyetli bir zât olduğundan katiyyen ses çıkarmaz. Nihayet Molla Said oradan ayrılınca, Vali’nin yaveri Molla Said’e:
- ”Yahu yaptığının farkında mısın? Sarfettiğin sözler idamını mucibdir” der. Molla Said:
“İdam aklıma gelmemişti. Hapis ve nefy zannediyordum. Ma’mafih bir münkeri kaldırmak yolunda, ölsem de mühim değildir.” diye cevab verir.
Molla Said, oradan ayrılıp yerine döndükten bir iki saat sonra, Vali Paşa onu taltif için iki polis vasıtasıyla çağırtır. Polislerle birlikte Vali Paşa’nın makâmına girerken, Vali Ömer Paşa kendisine hürmeten ayağa kalkar ve hatta elini öpmek için kendisine doğru yürür. Molla Said ise, kendisini yakalıyacağını zannederek elini Rövelverine taraf götürürse de, Vali beyin kendisine hürmeten kıyam ettiğini, elini öpmek istediğini anlar. Nihayet Vâli kendisine yer gösterir, oturtur ve Bediüzzamân’a:
- “Herkesin bir piri vardır. Sen de benim pirimsin!” der.
Yine sözü Bediüzzaman’ın küçük kardeşi Molla Abdülmecid’e verelim:
O zaman Bitlis Valisi Ömer Paşa, küçük Said’i görür görmez, yaşının küçüklüğüne rağmen, mazhar olduğu zekâ ve faziletinden dolayı evine götürür, misafir eder. Evinde birkaç gün kaldıktan sonra, kendisine bir oda tahsis eder ve:
Yükleniyor...