MARDİN HAYATINA DAİR BİR HATIRA
Mardin’in Ensarî sülâlesinden Hacı Ahmet Ensarî Efendi nakletti:
- “Ben amcam Kasım Ensarî’den bizzât işittim, dedi ki:
- “Molla Said-i Meşhur Mardin’e geldiği zaman, babam şeyh Eyyûb-i Ensarî Efendi’nin evinde kalıyordu. Babam beni okutmak için Molla Said’e teslim etti. İkimiz Mardin’in her tarafını beraber dolaşırdık. Bir gün ikimiz Mardin’in Ulu Cami minaresinin tepesine çıktık. Minarenin şerefesi üstünde korkuluk demiri vardır. Bir baktım Molla Said, o demirin üstüne çıktı ve bana elini uzatarak:
“Gel Kasım! Burada biraz dolaşalım!” demesiyle birlikte, ben korku ve heyecandan gözlerimi kapayıp, minareden aşağıya koşarak inmeye başladım. Çünki beni sevmiyenler derler ki: “Kasım ona sû-i kast yaptı, öldürdü:”
Fakat baktım ki, Molla Said, o ince korkuluk demirin üstünde pervane gibi devrediyor. Sonra o da aşağı indi ve gülerek:
- “Ne için korktun keçel-i keçel!” dedi”
Bu hâtırayı Hacı Ahmet Ensarî bize anlattığında, dinleyen şâhidler: Ceylanpınar’lı Molla Sabri Alkış, Kızıltepeli İsrafil Bey ve Mardinli Selim Meral hazır idiler.
Bediüzzaman’ın Mardin’deki hayatının -yukarıda belirtildiği üzere- içtimaî mes’elelerle alâkadarlığı ve hürriyet mücadelesi verenleri desteklemesi ve bu yönde halk arasındaki pervâsız ikazkâr faaliyetleri ile; Mardin Mutasarrıfı’nın nazar-ı dikkatini üstüne çekmeğe sebep oldu. Bundan dolayı istibdad devrinin Mütasarrıf’ı, Mardin’de herhangi muhtemel bir dalgalanmayı önlemek ve kendi başını da olması muhtemel bir dertten halâs etmek için çareyi Molla Said’i Mardin’den uzaklaştırmakta buldu. Böylece Mutasarrıf Nadir(45) Bey tarafından elleri ve ayakları kelepçelenerek, Savurlu jandarma neferi Mehmet Fatih ile İbrahim adındaki bir arkadaşı nezaretinde Mardin’den Bitlis’e nefyedilmiştir.
Mardin’in Ensarî sülâlesinden Hacı Ahmet Ensarî Efendi nakletti:
- “Ben amcam Kasım Ensarî’den bizzât işittim, dedi ki:
- “Molla Said-i Meşhur Mardin’e geldiği zaman, babam şeyh Eyyûb-i Ensarî Efendi’nin evinde kalıyordu. Babam beni okutmak için Molla Said’e teslim etti. İkimiz Mardin’in her tarafını beraber dolaşırdık. Bir gün ikimiz Mardin’in Ulu Cami minaresinin tepesine çıktık. Minarenin şerefesi üstünde korkuluk demiri vardır. Bir baktım Molla Said, o demirin üstüne çıktı ve bana elini uzatarak:
“Gel Kasım! Burada biraz dolaşalım!” demesiyle birlikte, ben korku ve heyecandan gözlerimi kapayıp, minareden aşağıya koşarak inmeye başladım. Çünki beni sevmiyenler derler ki: “Kasım ona sû-i kast yaptı, öldürdü:”
Fakat baktım ki, Molla Said, o ince korkuluk demirin üstünde pervane gibi devrediyor. Sonra o da aşağı indi ve gülerek:
- “Ne için korktun keçel-i keçel!” dedi”
Bu hâtırayı Hacı Ahmet Ensarî bize anlattığında, dinleyen şâhidler: Ceylanpınar’lı Molla Sabri Alkış, Kızıltepeli İsrafil Bey ve Mardinli Selim Meral hazır idiler.
Bediüzzaman’ın Mardin’deki hayatının -yukarıda belirtildiği üzere- içtimaî mes’elelerle alâkadarlığı ve hürriyet mücadelesi verenleri desteklemesi ve bu yönde halk arasındaki pervâsız ikazkâr faaliyetleri ile; Mardin Mutasarrıfı’nın nazar-ı dikkatini üstüne çekmeğe sebep oldu. Bundan dolayı istibdad devrinin Mütasarrıf’ı, Mardin’de herhangi muhtemel bir dalgalanmayı önlemek ve kendi başını da olması muhtemel bir dertten halâs etmek için çareyi Molla Said’i Mardin’den uzaklaştırmakta buldu. Böylece Mutasarrıf Nadir(45) Bey tarafından elleri ve ayakları kelepçelenerek, Savurlu jandarma neferi Mehmet Fatih ile İbrahim adındaki bir arkadaşı nezaretinde Mardin’den Bitlis’e nefyedilmiştir.
Yükleniyor...