zarfında hall edersen, zekânı tasdik ederim. Yoksa seni talebelikten reddederim.”(19)

Bediüzzaman bu bilmeceyi, edebî lugaz ve ibareyi üç senede değil, üç günde zihnindeki lûgatlardan ve sair kitaplardan çalışarak çözmesiyle birlikte, Molla Abdülmecid’in naklettiğine göre, kısa bir zaman için zihninde bir yorgunluk hasıl oldu.

Bediüzzaman şeyh Emin Efendi’nin en müşkül ilmî, edebî suallerini böylece cevaplandırdıktan sonra, halk arasında şöhreti bir kat daha arttı. Bitlis halkının bir kısmı Bediüzzaman’ı tutmaya, bir takım mürid ve talebeler de şeyh Emin Efendi’yi tutmaya başladı.

Zübeyr Gündüzalp Ağabey’in not defterinden aldığını söyleyen Şahiner’in kaydettiği birkaç hâtırasından birisi bu makâma ait olabileceği kanaatıyla kaydediyoruz. Hâtıra, Zübeyr Ağabey’den geldiğine göre Üstâd Hz.leri’nden duyulmuş olabileceği büyük ihtimal dahilindedir. Hâtıra ve rivayet aynen şöyledir:

“Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri bir ayet-i kerimeye mânâ vererek, bir camide va’z veriyor. Cami’de bulunan âlimler, şeyhler, ahalî öyle müessir ve emsâlsiz tefsiri kütüb-ü İslâmiye’de ve Kur’ân tefsirlerinde göremiyorlar. Çok hayran olup Üstâdımıza minnettar oluyorlar. Fakat kıskanç bir şeyh, iki müridine emrediyor: “Bediüzzaman’ı, sık sık gelip geçtiği şu tenha geçitte akşam namazından sonra mavzerle vurun” diyor.

şeyhin müridleri aynı günde akşam namazından sonra, mezkûr geçitte Üstâdımız Bediüzzaman Hazretleri’nin oradan geçmesini bekliyorlar. Hazret-i Üstâd geçite yaklaşınca, o iki mavzerli mürid onu görüyor ve Hazret-i Üstâd’ı görür görmez mavzerlerini hazırlayıp Üstâd’a ateş etmek üzere iken, kolları felc olup mavzerleri yere düşüyor. Merhum Üstâd-ı pâkimiz, o iki müridin omuzlarına mübarek ellerini koyuyor ve “Kabahat sizin değildir. Ben size hakkımı helâl ediyorum” diyerek yoluna devam ediyor.

Bu harikulâde hadise, o gün şayi’ oluyor. Merhûm Üstâd o zaman çok genç olduğundan, yaşlı ve büyük bazı âlim ve şeyhler, Üstâd’ın “Bediüzzaman” lâkabını benimsemiyorlardı. Fakat bu hadiseden sonra hakikaten Üstâdımız Said-i Nursi Hazretleri’nin “Bediüzzaman” olduğunu tasdik ve takdir ediyorlar.”(20)

Zübeyr Ağabey’den rivayet edilen bu hadiseyi, az ileride nakledeceğimiz Salahaddin Kaplan Hoca’nın rivayet ettiği olay da te’yid etmektedir.

Yükleniyor...