göçmeleri ile dolup boşanan bir handır. Onda duran sâkinleri ise, misafirlerdir ki; Onların Rabb-i Kerim’i onları Dâr-üs Selâm’a davet ediyor. Ve şu tezyinat ise, yalnız bir tenezzüh ile muvakkat bir lezzet almak için değildir. Çünki bir an sana lezzet verse, firakıyla bir çok zaman elem verir. Hem sana tattırır, iştihanı açar, fakat doyurmaz. Çünkü ya senin ömrün kısa, ya onun ömrü kısadır. Belki bu şeyler, ancak ibret içindir, şükür içindir, usûl-i daimîsine teşvik içindir veya başka ulvî gayeler içindir.
Ve şuradaki bu müzeyyenat ise, Cenab-ı Rahman’ın cennetlerde ehl-i iman için iddihar ettiği nimetlerin nümune ve suretleridir. Ve şu fâni masnuat dahi, fena için değil; belki kısa bir toplantıdan sonra suretleri, timsalleri, manaları ve neticeleri alınıp, ehl-i ebed için onlardan daimî manzaralar nescedilir. Veyahut onları döndürüp değiştiren Sahib-i Zülcelalleri âlem-i bekada onlardan istediği şeyi yapar.
Evet, eşya fena için değil; beka için halkolunduğuna delil budur ki; (belki surî olan fenaya gitmesi, vazifesinin tamamıyla bir terhisidir) fani bir şey bir cihetle fenaya gider, fakat gayr-ı mahsur cihetlerle bâki kalır. Meselâ, kudret kelimelerinden olan şu çiçeğe bak ki: Kısa bir müddet içinde bize bakar, sonra der-akab fenaya gider, kaybolur. Amma o çiçek, kelime gibi zâhiren zeval perdesinde saklanıp, fakat biiznillâh kulaklarda binler timsallerini ve akıllarda akıllar adedince manalarını tevdi’ ettiğini görürsün. Çünkü o çiçek, vazifesinin tamamıyla terhis edildiği vakit, hem hâfızalarımızda, hem âlem-i şehadette, onu gören herkesin hâfızasında, hem perde-i gaybdaki tohumunda mana ve suretlerini ibka edip emanet bırakır. Hattâ her onu görenin hâfızası ve onun bütün tohumları, güya onun zînet-i suretini hıfzetmek için birer fotoğraf makineleridir. Ve onun bekasını gösteren birer menzil gibidirler. İşte bu çiçeğe, onun fevkindeki diğer eşya ve zevilhayatı ve onların üstlerinin üstü olan ervah-ı bakiye sahiplerini kıyas et.
Hem dahi insan, ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmış değildir. Belki ileride hesaba çekilmesi için, bütün amellerinin suretleri alınır ve bütün fiillerinin neticeleri hıfzedilip yazılır.
Hem baharın güzel masnuatının başına gelen güz mevsiminin haşin tahribatı ise, vazifelerinin tamamlanmasıyla bir terhisattır. Ve yeni gelen mahlukatın vazife başına gelmeleri için yer boşaltmaktır. Ve
Ve şuradaki bu müzeyyenat ise, Cenab-ı Rahman’ın cennetlerde ehl-i iman için iddihar ettiği nimetlerin nümune ve suretleridir. Ve şu fâni masnuat dahi, fena için değil; belki kısa bir toplantıdan sonra suretleri, timsalleri, manaları ve neticeleri alınıp, ehl-i ebed için onlardan daimî manzaralar nescedilir. Veyahut onları döndürüp değiştiren Sahib-i Zülcelalleri âlem-i bekada onlardan istediği şeyi yapar.
Evet, eşya fena için değil; beka için halkolunduğuna delil budur ki; (belki surî olan fenaya gitmesi, vazifesinin tamamıyla bir terhisidir) fani bir şey bir cihetle fenaya gider, fakat gayr-ı mahsur cihetlerle bâki kalır. Meselâ, kudret kelimelerinden olan şu çiçeğe bak ki: Kısa bir müddet içinde bize bakar, sonra der-akab fenaya gider, kaybolur. Amma o çiçek, kelime gibi zâhiren zeval perdesinde saklanıp, fakat biiznillâh kulaklarda binler timsallerini ve akıllarda akıllar adedince manalarını tevdi’ ettiğini görürsün. Çünkü o çiçek, vazifesinin tamamıyla terhis edildiği vakit, hem hâfızalarımızda, hem âlem-i şehadette, onu gören herkesin hâfızasında, hem perde-i gaybdaki tohumunda mana ve suretlerini ibka edip emanet bırakır. Hattâ her onu görenin hâfızası ve onun bütün tohumları, güya onun zînet-i suretini hıfzetmek için birer fotoğraf makineleridir. Ve onun bekasını gösteren birer menzil gibidirler. İşte bu çiçeğe, onun fevkindeki diğer eşya ve zevilhayatı ve onların üstlerinin üstü olan ervah-ı bakiye sahiplerini kıyas et.
Hem dahi insan, ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmış değildir. Belki ileride hesaba çekilmesi için, bütün amellerinin suretleri alınır ve bütün fiillerinin neticeleri hıfzedilip yazılır.
Hem baharın güzel masnuatının başına gelen güz mevsiminin haşin tahribatı ise, vazifelerinin tamamlanmasıyla bir terhisattır. Ve yeni gelen mahlukatın vazife başına gelmeleri için yer boşaltmaktır. Ve
Yükleniyor...