yapılmıştır. Buna misal istersen, Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif’iyle, Sa’dî-i Şirazî’nin ‘Gülistan’ının Türkçe tercümelerine bak. Amma yeni zamanın modası ise başkadır.
Hemen kaydedeyim ki; arzettiğim vech üzere ve o tarzda Mesnevî’yi tercüme edemediğimi, itiraf ederim. Çünkü ne seviye-i irfanım müsaid idi, ne de o salahiyeti kendimde görüyordum.
Sâniyen: Bediülbeyan ve Bediüzzaman olan merhum üstadımız gibi israf-ı kelâmdan, nümayiş ve alayişten bütün kuvvetiyle kaçmış, edebiyatfüruşluk ve üslûbperestlikten büsbütün nefret etmiş, yalnız ve yalnız hakikat-ı mahzayı en veciz ve en beliğ, aynı zamanda en âlî bir tarzda beyanını bütün hayatında düstûr ittihaz etmiş eşsiz bir allâme-i cihan’ın eserleri ve o eserlerin binasının taşlarını teşkil eden cümle ve kelimeleri, elbette ve mutlaka hepsi yerli yerincedir, hikmetlidir, manalı ve maslahatlıdır. Öyle ise, hiç olmazsa birer dürr-i mensur olan o cümle ve kelimatın tek tek ifade ettikleri kudsî manaları elimden geldiği kadar tercümede muhafaza edeyim dedim. Fakat yazarken, şahsî ve belli edebî bir üslûbum olmamakla beraber, kendi kalemimi serbest bırakarak arkasından gitmedim ve gitmemeye çalıştım. Elimden geldiği kadar ve imkân nisbetinde, sevgili Üstadımın arabî nahivli üslûbuna tabi’ oldum. Hattâ üslûb-u Arabîsinin tarzını bile muhafaza için, imkân nisbetinde çırpındım. Onun için tercümem girift ve bazan uzun cümleli ve muğlak düştü.
Sâlisen: Gittikçe dejenere olmağa yüz tutmuş giden ve adeta ecnebiye endeksli olarak şuursuzca oynayan yeni moda Türkçeye de iltifat etmedim. Çünkü dinin öz hakaikini terennüm eden bir eserin tercümesinin, dinî, ciddî ve muhafazakâr bir lisanla ifade edilmesi lâzımdır diye düşünüyorum.
Şu noktayı da, ehl-i dikkatın nazarına çarpacağı için beyan ediyorum ki: Merhum Molla Abdülmecid Efendi’nin tercümesinde, kitapta geçen İ’lemlerin yanında, “İ’lem Eyyühel Aziz” diye yazılmıştır. O İ’lemler ise, müfred ve gayr-ı muayyen bir hitab olduğundan mutlaktırlar. Mutlak kalmak şartıyla manası ise, “Bil!” veya “Bil ki!”dir. O İ’lemlerle her ne kadar Üstadımız, “Nefsime hitab ediyorum” demişse de, bir çok hitab şekilleri içlerinde mukadderdir. “İ’lem Eyyühel Aziz, İ’lem Eyyühel Ahh, İ’lem Eyyühettalib” gibi bir çok hitablarla tevcih etmek mümkündür. Fakat Molla Abdülmecid Efendi bunların içinde
Hemen kaydedeyim ki; arzettiğim vech üzere ve o tarzda Mesnevî’yi tercüme edemediğimi, itiraf ederim. Çünkü ne seviye-i irfanım müsaid idi, ne de o salahiyeti kendimde görüyordum.
Sâniyen: Bediülbeyan ve Bediüzzaman olan merhum üstadımız gibi israf-ı kelâmdan, nümayiş ve alayişten bütün kuvvetiyle kaçmış, edebiyatfüruşluk ve üslûbperestlikten büsbütün nefret etmiş, yalnız ve yalnız hakikat-ı mahzayı en veciz ve en beliğ, aynı zamanda en âlî bir tarzda beyanını bütün hayatında düstûr ittihaz etmiş eşsiz bir allâme-i cihan’ın eserleri ve o eserlerin binasının taşlarını teşkil eden cümle ve kelimeleri, elbette ve mutlaka hepsi yerli yerincedir, hikmetlidir, manalı ve maslahatlıdır. Öyle ise, hiç olmazsa birer dürr-i mensur olan o cümle ve kelimatın tek tek ifade ettikleri kudsî manaları elimden geldiği kadar tercümede muhafaza edeyim dedim. Fakat yazarken, şahsî ve belli edebî bir üslûbum olmamakla beraber, kendi kalemimi serbest bırakarak arkasından gitmedim ve gitmemeye çalıştım. Elimden geldiği kadar ve imkân nisbetinde, sevgili Üstadımın arabî nahivli üslûbuna tabi’ oldum. Hattâ üslûb-u Arabîsinin tarzını bile muhafaza için, imkân nisbetinde çırpındım. Onun için tercümem girift ve bazan uzun cümleli ve muğlak düştü.
Sâlisen: Gittikçe dejenere olmağa yüz tutmuş giden ve adeta ecnebiye endeksli olarak şuursuzca oynayan yeni moda Türkçeye de iltifat etmedim. Çünkü dinin öz hakaikini terennüm eden bir eserin tercümesinin, dinî, ciddî ve muhafazakâr bir lisanla ifade edilmesi lâzımdır diye düşünüyorum.
Şu noktayı da, ehl-i dikkatın nazarına çarpacağı için beyan ediyorum ki: Merhum Molla Abdülmecid Efendi’nin tercümesinde, kitapta geçen İ’lemlerin yanında, “İ’lem Eyyühel Aziz” diye yazılmıştır. O İ’lemler ise, müfred ve gayr-ı muayyen bir hitab olduğundan mutlaktırlar. Mutlak kalmak şartıyla manası ise, “Bil!” veya “Bil ki!”dir. O İ’lemlerle her ne kadar Üstadımız, “Nefsime hitab ediyorum” demişse de, bir çok hitab şekilleri içlerinde mukadderdir. “İ’lem Eyyühel Aziz, İ’lem Eyyühel Ahh, İ’lem Eyyühettalib” gibi bir çok hitablarla tevcih etmek mümkündür. Fakat Molla Abdülmecid Efendi bunların içinde
Yükleniyor...