me’mur olmazlarsa; o zaman her bir zerrede bütün masnuatın her bir işine kâfi gelecek san’at, hikmet ve kudretin bulunması lâzımdır. Tâ ki şu mevcudatı yüklenebilsinler.
Sübhandır o Hâlık ki, bütün ağaçlar; yaprak, çiçek ve meyveleriyle ona hamd eylerler. Evet çiçekler, yaprakların tezayüdü içinde meyvelerin tekamülü için inkişaf etmesi; ve ağaçların nazenin çocukları hükmünde olan meyveleri, yeşil dallarının elinde oynaması; ve ruh-efza nesim-i seherin esmesiyle onların salıncaklarını latifane bir tarzda sallaması, dikkatle bakanlara; onları inşa eden, (kasidevari nutka getiren) inşad eden Vâhid-i Kahhar’ın medhinde gayet fasîh ve vazıh bir lütuf ile neşidehan oldukları gibi; O Vâhid’in de onları kendi medaihinde kasidehanlar gibi nutka getirdiğini idrak eder. Adeta bunların ağızları, hurufları ve elfazları; onların yaprak, çiçek ve meyveleridir.
Evet yapraklar; Fatırlarının zikrini yaparken, o zikrin ferah ve cezbesinden raksa geldiklerini; çiçekler ise Cenab-ı Bari-i Musavvir’in onlara taktığı pek latif, çok acib zinetlerden dolayı Kadir-i Kayyum-u Zülcelal’e teşekkürlerini takdim içinde tebessümkârane vaziyet gösterdiklerini, meyveler dahi üzerlerine saçılan rahmet-i Rahman’ın neş’esinden gülümseme içinde olduklarını çeşm-i im’an ve tefekkürle bakanlara ilan ve i’lam eden bir keyfiyet olduğu anlaşılır.
İşte bunların herbirisinin şu lisanı, onlara bakıp tefekkür edenlerin, on aded nağamat-ı mütenevvia içinde Hâlıklarını medh ü sena ettiklerini fehmetmesi lâzımdır. Meselâ gayet parlak renkleri içindeki nizamlı ölçüleri ve mizanlı nizamları.. hem hususî ve farikalı bir şekilde tasvir edilmiş olan şekilleri içindeki gayet münakkaş olan san’atları; ve nihayet derece musanna’ olan nakışları.. hem zevk u lezzet ve sürur veren tatları ile birlikte, gayet süslü renkleri ve renkli zinetleri; ve bütün bunların hepsinin nihayet derecede acib olan san’atları.. hem nevilerinin gayet derece tekessürleri ve her bir nev’in etleri çok mütenevvi’ olması, elbette ki hepsi birden kendi Fâtırlarına hamdediyor ve Kadir-i Zülcelallerini tavsif ediyorlar. Çünkü bunların herbirisi Saniin evsafını tavsif, esmasını tarif ve mahlukata karşı tahabbüb ve tahannününü tefsir ettiklerini bakanlara gösteriyorlar.
Evet meyvelerin dudak ve ağızlarından akıttıkları katre ve reşhalar ise, ancak Cenab-ı Fatır-ı Kerim’in celevat-ı rahmetidir ki, kendini
Sübhandır o Hâlık ki, bütün ağaçlar; yaprak, çiçek ve meyveleriyle ona hamd eylerler. Evet çiçekler, yaprakların tezayüdü içinde meyvelerin tekamülü için inkişaf etmesi; ve ağaçların nazenin çocukları hükmünde olan meyveleri, yeşil dallarının elinde oynaması; ve ruh-efza nesim-i seherin esmesiyle onların salıncaklarını latifane bir tarzda sallaması, dikkatle bakanlara; onları inşa eden, (kasidevari nutka getiren) inşad eden Vâhid-i Kahhar’ın medhinde gayet fasîh ve vazıh bir lütuf ile neşidehan oldukları gibi; O Vâhid’in de onları kendi medaihinde kasidehanlar gibi nutka getirdiğini idrak eder. Adeta bunların ağızları, hurufları ve elfazları; onların yaprak, çiçek ve meyveleridir.
Evet yapraklar; Fatırlarının zikrini yaparken, o zikrin ferah ve cezbesinden raksa geldiklerini; çiçekler ise Cenab-ı Bari-i Musavvir’in onlara taktığı pek latif, çok acib zinetlerden dolayı Kadir-i Kayyum-u Zülcelal’e teşekkürlerini takdim içinde tebessümkârane vaziyet gösterdiklerini, meyveler dahi üzerlerine saçılan rahmet-i Rahman’ın neş’esinden gülümseme içinde olduklarını çeşm-i im’an ve tefekkürle bakanlara ilan ve i’lam eden bir keyfiyet olduğu anlaşılır.
İşte bunların herbirisinin şu lisanı, onlara bakıp tefekkür edenlerin, on aded nağamat-ı mütenevvia içinde Hâlıklarını medh ü sena ettiklerini fehmetmesi lâzımdır. Meselâ gayet parlak renkleri içindeki nizamlı ölçüleri ve mizanlı nizamları.. hem hususî ve farikalı bir şekilde tasvir edilmiş olan şekilleri içindeki gayet münakkaş olan san’atları; ve nihayet derece musanna’ olan nakışları.. hem zevk u lezzet ve sürur veren tatları ile birlikte, gayet süslü renkleri ve renkli zinetleri; ve bütün bunların hepsinin nihayet derecede acib olan san’atları.. hem nevilerinin gayet derece tekessürleri ve her bir nev’in etleri çok mütenevvi’ olması, elbette ki hepsi birden kendi Fâtırlarına hamdediyor ve Kadir-i Zülcelallerini tavsif ediyorlar. Çünkü bunların herbirisi Saniin evsafını tavsif, esmasını tarif ve mahlukata karşı tahabbüb ve tahannününü tefsir ettiklerini bakanlara gösteriyorlar.
Evet meyvelerin dudak ve ağızlarından akıttıkları katre ve reşhalar ise, ancak Cenab-ı Fatır-ı Kerim’in celevat-ı rahmetidir ki, kendini
Yükleniyor...