kaldırıyorlar. Ve alıp bize ihda ettikleri şu meyveleri de, ancak bir Rahman-ı Rahim namına hediye ediyorlar. Onların ve umum mevcudatın gördükleri şu vazife ve gayelerden aldıkları ücret ise, yalnız rahmet-i âmme-i İlahiyenin i’ta eylediği olan validelerin şefkatlerindeki terahhum lezzeti; ve arının istidadıyla vahyi imtisalen yaptığı faaliyet halaveti; ve hayvanatın erkeklerinin vazife-i telkihiyede aldığı zevk; ve insan ve hayvanın tagaddi için ekl ve şürb esnasında aldıkları lezzet; ve neşv ü nemasız kalan istidadların kuvveden fiile çıkarken aldığı istirahat ve ettiği teneffüs tarzında; her bir ferd-i zîhayatın yaptığı hususî hizmetindeki hâs bir lezzetidir. Güya kuvvede olan her bir istidad, mahbus gibi sıkıntı içindedir de, fiile çıkması ise, geniş bir yere çıkıp nefes alan kimse gibidir.. ve hakeza kıyas et! Demek Fatır-ı Hakîm ve Malik-i Kerim, şu cüz’î lezzetleri, o mevcudatın yaptığı hizmetlerine karşılık bir maaş ve vazifelerinin keyfiyetine bir fihriste ve hareketlerine bir zenberek kılmıştır.
İşte ey emanet-i kübrayı hamil olan insan! Ferşten arşa kadar bütün eşyayı ihata eden bir kanuna nasıl itaat etmezsin.. Ve şems ve kameri teshir eden, yıldız ve zerreyi beraber istihdam eden bir düstura karşı nasıl isyana cesaret edersin? Aklını başına al!..
اِعْلَمْ
Bil ey kardeş! Tarik-i tevhid ile ilhad yolu arasındaki fark, Cennet ve Cehennem’in mabeyni kadardır. Belki vâcib ile muhalin arası gibidir. Eğer bu iki yolun arasını müvazene etmek istiyorsan; bak tevhid yolu, gayr-ı mahdud olan kesîri, bir vâhide isnad eder. Bu isnad ile, külfet ve masraf o derece hafifleşir ki, güneşlerle zerreler, az ile gayr-ı mütenahî olan çok, kudretine nisbeten müsavi olan bir Zat-ı Zülcelal’in kudretine isnad edilir ki, eşya onun destgâh-ı künfeyekûnunda anında icad edilir.
Ve keza tevhid yolu, her bir şeyde Saniine bakan cihetlerden pek çok mühim gayeleri izhar eder. O gayelerden ezcümle birisi: Herşey kendi Hâlıkının esmasını izhar etmesidir. Âdeta herşey esma-i Sübhaniyenin rumûzlarını cami’ olan birer kelime gibi olup ona delâlet ederler.
İşte ey emanet-i kübrayı hamil olan insan! Ferşten arşa kadar bütün eşyayı ihata eden bir kanuna nasıl itaat etmezsin.. Ve şems ve kameri teshir eden, yıldız ve zerreyi beraber istihdam eden bir düstura karşı nasıl isyana cesaret edersin? Aklını başına al!..
اِعْلَمْ
Bil ey kardeş! Tarik-i tevhid ile ilhad yolu arasındaki fark, Cennet ve Cehennem’in mabeyni kadardır. Belki vâcib ile muhalin arası gibidir. Eğer bu iki yolun arasını müvazene etmek istiyorsan; bak tevhid yolu, gayr-ı mahdud olan kesîri, bir vâhide isnad eder. Bu isnad ile, külfet ve masraf o derece hafifleşir ki, güneşlerle zerreler, az ile gayr-ı mütenahî olan çok, kudretine nisbeten müsavi olan bir Zat-ı Zülcelal’in kudretine isnad edilir ki, eşya onun destgâh-ı künfeyekûnunda anında icad edilir.
Ve keza tevhid yolu, her bir şeyde Saniine bakan cihetlerden pek çok mühim gayeleri izhar eder. O gayelerden ezcümle birisi: Herşey kendi Hâlıkının esmasını izhar etmesidir. Âdeta herşey esma-i Sübhaniyenin rumûzlarını cami’ olan birer kelime gibi olup ona delâlet ederler.
Yükleniyor...