uğramıyor. Binaenaleyh bir âlemin, komşu diğer âlemlere nisbeti ise, bir nev’in hadsiz efradı arasında kayb olmuş olan bir ferdin terbiyesinin hüsn-ü intizamından, tâ nev’in tedbirine kadar uzanan nizamın nisbeti gibi olup, onun tedbirini görmekte ne o nev’ bu ferdi; ne de bu ferd o nev’i Sanilerini meşgul edemez.
İşte ey gözleri tabiat dumanıyla perdelenmiş ve kalbi onun tabiyle mühürlenerek körleşmiş adam! Eğer sen mevhum bir tabiatı tabi’ ve sani’ tasavvur ediyorsan, -ki olsa olsa, tabiat ancak bir matbaa gibi olabilir- o zaman tabiat için herbir cüz’ toprakta medeniyet âleminin bütün matbaalarından daha çok mükemmel matbaaları görüp göstermen icab edecektir.
***
اِعْلَمْ اَيُّهَ الْحَيْوَانُ
Ey hayvan (ağa) bil ki! Sen, hayvanım diye nebatat üzerinde böyle böbürlenip iftihar etme! Çünkü senin kızkarındaşın olan nebattaki tefennün-ü san’at, sendekinden daha etemm ve ekmeldir. Görmüyor musun ki, bütün hayvanat cinslerinin etleri aşağı yukarı birbirine yakın veyahut birbirine benzer bir şekilde iken; fakat meyve cinslerinin, hattâ nevilerinin, belki hattâ sınıflarının etleri ise çeşit çeşittir, başka başkadırlar. İşte bu ise bir emaredir ki; kalem-i kudret-i İlahiye, onlarda daha çok özenerek ittikan üzere dolaşmaktadır.
Hem de, hayvan ve beşerin neslindeki bereket, şayet yedi ise, nebatat ve ağaçlarda yetmiş, yediyüz, hattâ yedibine kadar yükseliyor. Yalnız hayvanat taifesinden olan balığın hissiyat-ı hayvaniyesi zaif olduğundan, o da nebat cinsine ilhak ettirilmiştir. Bu hal ise, onun da habbe ve taneler gibi yalnız it’am için olduğuna işarettir ve ondaki hayır ve ehemmiyete alâmet de budur.
Hem ey hayvan! Senin kızkarındaşın olan nebat ve ağaç, kendi yerlerinde mahdum ve mütevekkil durup, rızıkları onlara hem de onların pek kesretli olan evladlarına koşup gelmektedir. Hattâ herbir ağacın kök ve damarları âdeta hazine-i rahmetle muttasıl olup, bundan ona açılan
İşte ey gözleri tabiat dumanıyla perdelenmiş ve kalbi onun tabiyle mühürlenerek körleşmiş adam! Eğer sen mevhum bir tabiatı tabi’ ve sani’ tasavvur ediyorsan, -ki olsa olsa, tabiat ancak bir matbaa gibi olabilir- o zaman tabiat için herbir cüz’ toprakta medeniyet âleminin bütün matbaalarından daha çok mükemmel matbaaları görüp göstermen icab edecektir.
اِعْلَمْ اَيُّهَ الْحَيْوَانُ
Ey hayvan (ağa) bil ki! Sen, hayvanım diye nebatat üzerinde böyle böbürlenip iftihar etme! Çünkü senin kızkarındaşın olan nebattaki tefennün-ü san’at, sendekinden daha etemm ve ekmeldir. Görmüyor musun ki, bütün hayvanat cinslerinin etleri aşağı yukarı birbirine yakın veyahut birbirine benzer bir şekilde iken; fakat meyve cinslerinin, hattâ nevilerinin, belki hattâ sınıflarının etleri ise çeşit çeşittir, başka başkadırlar. İşte bu ise bir emaredir ki; kalem-i kudret-i İlahiye, onlarda daha çok özenerek ittikan üzere dolaşmaktadır.
Hem de, hayvan ve beşerin neslindeki bereket, şayet yedi ise, nebatat ve ağaçlarda yetmiş, yediyüz, hattâ yedibine kadar yükseliyor. Yalnız hayvanat taifesinden olan balığın hissiyat-ı hayvaniyesi zaif olduğundan, o da nebat cinsine ilhak ettirilmiştir. Bu hal ise, onun da habbe ve taneler gibi yalnız it’am için olduğuna işarettir ve ondaki hayır ve ehemmiyete alâmet de budur.
Hem ey hayvan! Senin kızkarındaşın olan nebat ve ağaç, kendi yerlerinde mahdum ve mütevekkil durup, rızıkları onlara hem de onların pek kesretli olan evladlarına koşup gelmektedir. Hattâ herbir ağacın kök ve damarları âdeta hazine-i rahmetle muttasıl olup, bundan ona açılan
Yükleniyor...