göz ile görülmektedir. İşte o çiçeklerden yalnız bir tanesi olan Türkçe “Hercaî menekşe” denilen şu çiçeğe bak, gör ki: Bir Sani-i Hakîm’in dest-i kudreti; o çiçek, bir tanecik iken, onun renklendirilmesi ve süslendirilmesinde nasıl tasarruf ediyor, gör! Lakin o çiçek, bir tek çiçek olmakla beraber, yalnız bir tane olarak zuhura gelip, sana karşı tebessüm ederek arz-ı didar ediyor değil, belki yirmi suret içerisinde abûs çehresiyle abüs sana karşı nazlanmaktadır.

İşte tesbih ederiz o zatı ki; kendi zat-ı uluhiyetini bize latif san’atlarıyla tanıttırdığı gibi, halaik u mahlukat dahi onun topraktaki acaib-i tasarrufunun kudretini bize tarif etmektedir. İşte bu sırra remzeden bu gelen hadîs-i şeriftir ki; ferman buyurmuş:

اَقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَ سَاجِدٌ

Mana-yı şerifi: Yani, abdin hal-i secdedeki anı, Rabbisine en yakın halidir.

İşte ey nefis! Madem bu iş böyledir, topraktan ve toprağın içine gitmeklikten tevahhuş etme. Hem kabirden ve kabrin içinde durmaktan dehşetlenme!

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Bazan benim aklım, seyr-i manevî de kalbimle refakat eder. Kalb ise, kendi zevk-i meşhudunu alır, aklın eline veriyor. Akıl dahi kendi âdeti üzerine onu bürhan-ı temsilî suretinde ibraz eder.

İşte o hakikatlardan birkaç tanesi bunlardır:

1- Cenab-ı Fâtır-ı Hakîm, nasılki herşeyden nihayetsiz uzaktır. Aynı zamanda herşeye son derece yakındır.

2- Hem bâtınların bâtınında olduğu gibi, fevklerin de en fevkindedir.

3- Hem hiç bir şeyin ve yerin içinde dâhil olmadığı halde, hiçbir şeyin haricinde de değildir.

Yükleniyor...