اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Tevhidde ve eşyayı bir Zat-ı Vâhid’e isnad etmekte, vücub ve zaruret derecesinde nihayetsiz bir kolaylık içinde kolaylık olduğu gibi; son derece gâlî bir kıymet ve paha biçilmez bir değerdir.

Amma şirkte ve masnuatı kesrete isnad etmekte, imtina’ derecesinde bir suubet üstüne suubet olduğu gibi; bu kitabın çevrilmiş sahifelerinde defalarca zikredildiği gibi, masnuatın kıymetlerini iskat ve nihayet derece aşağı derekelere tenzil etmektir.

Yahu görmez misin ki; bir askerin elindeki işler, emirler padişaha nisbet edilmesiyle, ne kadar azamet kesbediyor. Ve sultanın emrinde olan o asker, onunla hâs bir izzet peyda ediyor. Hem onun padişahı namına olan kelâmı, kıymet ve ehemmiyetçe ne derece nafiz ve gâlî oluyor. Hem o asker için bütün levazımat-ı hayatiyesini padişahın hazine ve makinelerinden tedarik etmesi, ne mertebe kemal-i sühuletle müyesser oluyor.

Fakat bak, o askerin padişahla olan rabıtası bir isyan neticesinde koptuğu an, nasıl mezkûr kuvvet ve kıymetlerden başaşağı düşüp hebaen mensura gidiyor gör!

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Menfaat gibi zarar dahi, doğrudan doğruya Cenab-ı Hak’tandır. Ve keza hayır gibi şer de, O’ndandır. Hem hayat gibi ölüm dahi doğrudan doğruya O’nun kudret ve kaderi iledir. Zira bir şeyin ölümüyle beraber, o şeyin başka bir hayatı başlıyor. Yahut mevt, o ikinci hayatın bir mebdeidir, yahut da o hayatın tâ kendisidir. Keza şerler ve zararlar da ondandır.

***



Yükleniyor...