Hem vücud ve varlık hususunda, benim bir Vâcib-ül Vücud’un eseri olmaklığım bana kâfidir.
Hem kıymet-i vücud noktasından, yer ve göklerin Hâlıkı olan bir zatın san’atı olduğumu bilmekliğim bana yeter.
Hem vücudun netice ve gayesi cihetinden benim; semayı misbahlarla, zemini çiçeklerle donatıp süslendiren bir zatın sıbgatı olduğuma olan ilmim bana kâfidir.
Hem lezzet-i vücud noktasından, benim o Zat-ı Kerim’in masnuu ve mahluku olduğuma ve o ise benim Rabbim ve Mûcidim olduğuna olan ilmim bana yeter, kâfidir.
Hem hayat ve yaşamak cihetinden, benim bir Hâlık-ı Mevt ve Hayat’ın tecelliyat-ı esmasına olan mazhariyetim bana kâfidir.
Hem hayattan ve onun hukuk ve gayeleri noktasından, benim Hâlık-ı Semavat ve Arz’ın tecelliyat-ı esmasının garaib-i âsârını herkesin başı üstünde izhar etmem ve zevil-idrâk olan kâinat kardeşlerimin arasında teşhir etmem ve vücudumun sırr-ı camiiyeti ile âlem çarşısında onları ilan etmem bana yeter.
Ve keza hayatımın gayesi hususunda da, benim bir Fâtır-ı Hakîm’in esma-i hüsnasının âsâr-ı tecelliyatına bir enmuzec ve bir fihriste olmaklığım bana kâfidir.
Hem hayattan ve onun kemali cihetinden, benim kendi lisan-ı ahvalimle; semavat onun emriyle duran ve küre-i arz onun izniyle istikrar bulan Zat-ı Zülcelal’in tecelliyat-ı esmasını izhar etmekliğim bana yeter.
Hem lezzet-i hayat noktasından, benim o Zat-ı Zülcelal-i Ve-l İkram’ın bir memlûkü ve masnuu ve mahluku ve abdi ve her cihette onun fakiri olduğuma olan ilmim; ve o ise benim Rabbim ve Fatırım ve Malikim ve bana merhametler ve in’amlar yapan bir Zat-ı Kerim olduğuna olan yakînim, bana kâfi ve vâfidir.
Hem kemal, yücelik, mecd ve şeref cihetinden, Allah’a olan imanım bana kâfidir, lâyetenahîdir.
Hem herşeye bedel Allah bana kâfi ve vâfi ve şâfidir. Âmenna.
***
Hem kıymet-i vücud noktasından, yer ve göklerin Hâlıkı olan bir zatın san’atı olduğumu bilmekliğim bana yeter.
Hem vücudun netice ve gayesi cihetinden benim; semayı misbahlarla, zemini çiçeklerle donatıp süslendiren bir zatın sıbgatı olduğuma olan ilmim bana kâfidir.
Hem lezzet-i vücud noktasından, benim o Zat-ı Kerim’in masnuu ve mahluku olduğuma ve o ise benim Rabbim ve Mûcidim olduğuna olan ilmim bana yeter, kâfidir.
Hem hayat ve yaşamak cihetinden, benim bir Hâlık-ı Mevt ve Hayat’ın tecelliyat-ı esmasına olan mazhariyetim bana kâfidir.
Hem hayattan ve onun hukuk ve gayeleri noktasından, benim Hâlık-ı Semavat ve Arz’ın tecelliyat-ı esmasının garaib-i âsârını herkesin başı üstünde izhar etmem ve zevil-idrâk olan kâinat kardeşlerimin arasında teşhir etmem ve vücudumun sırr-ı camiiyeti ile âlem çarşısında onları ilan etmem bana yeter.
Ve keza hayatımın gayesi hususunda da, benim bir Fâtır-ı Hakîm’in esma-i hüsnasının âsâr-ı tecelliyatına bir enmuzec ve bir fihriste olmaklığım bana kâfidir.
Hem hayattan ve onun kemali cihetinden, benim kendi lisan-ı ahvalimle; semavat onun emriyle duran ve küre-i arz onun izniyle istikrar bulan Zat-ı Zülcelal’in tecelliyat-ı esmasını izhar etmekliğim bana yeter.
Hem lezzet-i hayat noktasından, benim o Zat-ı Zülcelal-i Ve-l İkram’ın bir memlûkü ve masnuu ve mahluku ve abdi ve her cihette onun fakiri olduğuma olan ilmim; ve o ise benim Rabbim ve Fatırım ve Malikim ve bana merhametler ve in’amlar yapan bir Zat-ı Kerim olduğuna olan yakînim, bana kâfi ve vâfidir.
Hem kemal, yücelik, mecd ve şeref cihetinden, Allah’a olan imanım bana kâfidir, lâyetenahîdir.
Hem herşeye bedel Allah bana kâfi ve vâfi ve şâfidir. Âmenna.
Yükleniyor...