İşte bu dünyadaki fıtrî vazifelere mukabil bu derece mükâfat ile rahmet ve adaletin müraatı, hem
وَسِعَتْ رَحْمَتِي كُلَّ شَيْءٍ
nin sırrı ve bunu te’yid eden hayvanatın haşirde mükâfat ve kısasları hakkında vürûd eden çok ehadîsin rivayetleri; hayvanatın ruhlarının baki kalacağına ve bu dünyada kemal-i itaatla imtisal ettikleri vazifelerine mukabil mükâfatlanacaklarına işaret ederler.
Amma haşirden sonra hayvanatın toprağa inkılab edileceklerine dair olan rivayet ise, sadece cesedleri hakkındadır. Ancak bu kadar var ki; Kur’an’da mezkûr olan naka-i Salih (A.S.) ve kebş-i İsmail (A.S.) ve kelb-i Ashab-ı Kehf ve Hüdhüd-ü Süleymanî (A.S.) ve nemli gibi (ruh ve cesediyle cennette bakî kalacak hayvanlar misillü) bütün hayvanat nevilerinin ervahı müctemi’an veya ferden ferden her neviden bunlar gibi birer şahs-ı mübarekin cesedinde toplanmaları caizdir.
***
اِعْلَمْ
Ey bu dünya hayatında beka-i vücuduna hırslı Said-i miskin! Bil ki: Senin burnunun rağmına olarak vücudun fenada yuvarlanmakta, ancak Cenab-ı Baki-i Zülcelal’in yolunda sarfedilip onun ibkasıyla beka bulandan başka…
Hem senin şu vücud ve ömrün zevale koşmakta, ancak Cenab-ı Hak Teala’nın cihet-i Sübhaniyesine teveccüh edenden maada…
Hem dahi hayatın sönmeye yüz tutmuş, ancak O’nun yolunda ifna ettiğinden gayrı…
İşte madem bu iş böyledir, sen de bağır ve de ki: Beka-i vücud için benim vekilim ancak Malik-i Baki olan Allah’tır, o bana kâfidir.
Hem lezzet-i beka için, benim baki bir mabudum olduğuna olan ilmim bana kâfidir.
Hem gaye-i beka ve neticesi noktasından, benim baki bir Rabbim olduğuna olan marifetim bana yeter.
Hem beka ve kemali noktasından, onun benim baki bir mûcidim olduğuna olan imanım bana kâfi ve vâfidir.
وَسِعَتْ رَحْمَتِي كُلَّ شَيْءٍ
nin sırrı ve bunu te’yid eden hayvanatın haşirde mükâfat ve kısasları hakkında vürûd eden çok ehadîsin rivayetleri; hayvanatın ruhlarının baki kalacağına ve bu dünyada kemal-i itaatla imtisal ettikleri vazifelerine mukabil mükâfatlanacaklarına işaret ederler.
Amma haşirden sonra hayvanatın toprağa inkılab edileceklerine dair olan rivayet ise, sadece cesedleri hakkındadır. Ancak bu kadar var ki; Kur’an’da mezkûr olan naka-i Salih (A.S.) ve kebş-i İsmail (A.S.) ve kelb-i Ashab-ı Kehf ve Hüdhüd-ü Süleymanî (A.S.) ve nemli gibi (ruh ve cesediyle cennette bakî kalacak hayvanlar misillü) bütün hayvanat nevilerinin ervahı müctemi’an veya ferden ferden her neviden bunlar gibi birer şahs-ı mübarekin cesedinde toplanmaları caizdir.
اِعْلَمْ
Ey bu dünya hayatında beka-i vücuduna hırslı Said-i miskin! Bil ki: Senin burnunun rağmına olarak vücudun fenada yuvarlanmakta, ancak Cenab-ı Baki-i Zülcelal’in yolunda sarfedilip onun ibkasıyla beka bulandan başka…
Hem senin şu vücud ve ömrün zevale koşmakta, ancak Cenab-ı Hak Teala’nın cihet-i Sübhaniyesine teveccüh edenden maada…
Hem dahi hayatın sönmeye yüz tutmuş, ancak O’nun yolunda ifna ettiğinden gayrı…
İşte madem bu iş böyledir, sen de bağır ve de ki: Beka-i vücud için benim vekilim ancak Malik-i Baki olan Allah’tır, o bana kâfidir.
Hem lezzet-i beka için, benim baki bir mabudum olduğuna olan ilmim bana kâfidir.
Hem gaye-i beka ve neticesi noktasından, benim baki bir Rabbim olduğuna olan marifetim bana yeter.
Hem beka ve kemali noktasından, onun benim baki bir mûcidim olduğuna olan imanım bana kâfi ve vâfidir.
Yükleniyor...