اِعْلَمْ

Bil ey kardeş! Sen her şeyi Cenab-ı Hak’tan bildiğin ve ona göre iz’an ve yakîn getirdiğin zaman, elbette lâzım gelir ki; onun verdiği sürurlu olsun, zararlı olsun bütün hallere razı olasın. Eğer razı olmazsan, bilmecburiye gaflete girmeye muztar kalacaksın. Evet esbabın vaz’edilişi ve gözlerin gaflet ile perdelenişi bu sırdan ileri gelmiştir. Zira hiç kimse yoktur ki, kâinat hâdisatından onun heves, heva, arzu ve temennisine muvafık gelenlerden daha çok, muhalif düşenleri bulunmasın. Çünkü kâinat kasrı, bâtıl temenniler sahibinin hevesinin hendesesi üzerine bina edilmiş değildir. Belki rüzgârlar, gemi ve gemicilerin işine gelmeyen taraftan da esebilir.

İşte, şöyle heva ve heves sahibi bir adam, şayet gözü önündeki şu sebebleri görmezse ve Müsebbib-ül Esbab’dan da gaflet etmezse, o zaman heva ve hevesinin hoşuna gitmeyen hâdiselerden dolayı, onun bâtıl itiraz okları ve boş, vâhî kerahet ve nefreti ve hiddet ve gayzı, Fâtır-ı Hakîm ve Malik-i Kerim’e teveccüh edecekti. Halbuki esbabın vaz’ıyla, gafletin perdelemesiyle; o gafilin attığı itiraz okları, ya feleğin sinesine veya şeytanın göğsüne, yahut da dönüp onun boş kafasına ve gafil nefsine saplanmaktadır.

***


اِعْلَمْ

Bil ey birader! Eğer dikkat ile im’an-ı nazar edebilsen düşünürsün ki; bir mümkin bir mahlukun, diğer bir masnu’u icad etmekten uzaklık derecesi; gayr-ı mütenahîdir. Evet, bir iktidar-ı gayr-ı mütenahîye müstenid o masnuda müşahede edilen san’atın mikdarına nisbet edildiği zaman, bir mukinin icaddan ne kadar uzak olduğu anlaşılır.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Dua üç kısım üzerinedir. Birincisi, insanın şu dua-yı kavlî-i lisanîsidir. Keza hayvanatın da kendilerince meş’ur olan bazı hacetlerini, kendi elsine-i mahsusalarıyla çağırıp istemeleri vardır.

Yükleniyor...