kuvvetçiğinde bir terzilik san’at ve marifetinin mevcudiyetini kabul etmeye muztar kalıyorsun. Hem öyle ki, o zerre ve hem sebebin tabiatı, eşyanın çeşit ve nevileri adedince muhtelif ve mütenevvi’ olan elbiselerini biçebilecek, dikebilecek bir kudrete sahib olduğunu kabul etmeye mecbur kaldığın gibi; mürur-u zamanla hâdisatın dikenleriyle eşyanın yırtılan suretlerini tazelemeye muktedir olacak bir iktidarı olmalıdır ki; onların teşkilatını bilmeleri ve onlara girip çalışmak için yanlarına gitmeleri mümkün olabilsin.

Halbuki İnsan, şecere-i hilkatin semeresi ve zu’munca esbabın en kudretlisi ve en geniş ihtiyarlısı olduğu halde, terzilik san’atının ve marifetinin bütün kabiliyetlerini, ustalıklarını toplayıp; dikenli eğri büğrü bir ağacın umum azalarına uygun bir gömlek diktirmek istese de, elbette yine âciz kalıp yapamıyacaktır.

Bak Sani-i Hakîm ise, her sene neşv ü nema-i eşcar hengâmında, yeni yeni muntazam ve güneşin hararetine karşı müteessir olmaz taze gömlekleri ve ölçülü, süslü, yeşil hulleleri külfetsiz, mualecetsiz, kemal-i sühulet ve sür’atle yapıp bütün o ağaçlara giydiriyor.

İşte sübhandır, mukaddestir, hem mahlukat ve kâinatın bütün şâibelerinden müberradır o zat ki,

*

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوةُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

اَفَلَمْ يَنْظُرُوا اِلَي السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَ زَيَّنَّاهَا

sıfatlarıyla muttasıftır.

***


خطزقخدزرتق üيüهفخه خحطزضزقمخض فترتث سطخقفخكقز شخضف ذ زطزفخصضخكتر يزقكخهترزط طزطزكخهزحخضتف سزطزفخصخششزق يıقعتقخر سيزقحتر طزطزكخهزحترح وâصخقخص صفıحفتم زفخصكخضâصت خم زفخصكخهâ شظۚ شخع زشصخث زكخضâصت فزث سüفرüض فزث سزقخششزق فزث طخحخ كخحترخş تطلۛلحصظ üشصüض خم لقطلق طلطظ خم ıصتض طلطظ سهخş ظ خحطüكقü هخş فخر طزقحخضتف خم حترح ıشكته وزش صزت اِعْلَمْ

Yükleniyor...