اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Ham bir madde ki; mahir bir san’atkârın, onda tasarruf ile izhar ettiği acib bir san’atın kıymeti, bazan maddesinin kıymetinden yüz derece daha yüksek oluyor. Meselâ, ‘İskender aynası’ ismiyle meşhur olan aynanın ondan yapıldığı cam gibi… Bazan da madde ile san’atın kıymetleri müsavi olur. Meşhur bir baklavacının eliyle pişirilen bir baklava ile, onun maddesi gibi… Bazan da madde daha kıymetli olur, her ne ise. Her bir maddenin ve onda bulunan herbir san’atın gayat ve semeratı yekdiğerine göre ayrı ayrı olabilir.
Amma Sani-i Ezelî’nin masnuatı ise, ekserisi belki hepsi birinci kısım olan İskender aynası misali gibidir. Âdeta her bir masnu-u İlahî, tecessüm etmiş sırf bir san’attır. Hususan zîhayatlar olsa, lâsiyyema maddenin onda inceleşip görünmediği veya dekaik-ı san’atlarının kesafeti içinde dağılıp kaybolduğu küçük zîhayatlar olsa, daha çok acib ve hârika olur.
Hem bazan bir şey-i vâhid, hem maddenin, hem de san’atın müşterek birer gaye ve neticeleri oluyor. Lâkin bu ise, meselâ rızık gibi iki cihetle oluyor. Birincisi, madde tarafı ve yaşamak cihetidir. O ise hıfz-ı hayat ve bekası için yalnız cüz’î ve zail bir telezzüz ile tegaddi etmektir.
Fakat ikinci cihet olan esma-i Saniin cilvelerinin âsârını ilan edip semere veren san’at cihetinden bakılırsa; rızık, gayet acib ve latif bir define ve çok garib, nazif bir hazine olur. Zira o zaman, rızık içinde bütün ni’metleri ihsas ile hissetmek ve şuuren anlayıp bilmek vardır.. Ve hem Rezzak-ı Kerim’in bütün tecelliyat-ı esmasının aksamını tattırmak anında zevk almak ve o in’am ile müşerref olmak ve Mün’imin in’amını düşünüp anlamakla tenevvür etmek vardır.
Eğer istersen, maddî ve manevî rızıkları tadarak anlayan insanın binlerce âletlerinden yalnız bir tanesi olan kendi lisanına bak, gör ki; bu küçücük bir et parçası olan cirim, nasıl ayrı ayrı tarzlarda tad veren taamlar adedince zaika cihazlarını müştemildir. İşte eğer, şu lisan sahibi intibaha gelip şuurlanmış olsa; o zaman lisan kendi cihazındaki bütün bu incecik ayrı ayrı lisancıklarla; rahmetiyle bu leziz ni’metleri ona tattıranın letaif-i nimetlerine şuurkârane şükretmiş olacaktır.
Ey kardeş bil ki! Ham bir madde ki; mahir bir san’atkârın, onda tasarruf ile izhar ettiği acib bir san’atın kıymeti, bazan maddesinin kıymetinden yüz derece daha yüksek oluyor. Meselâ, ‘İskender aynası’ ismiyle meşhur olan aynanın ondan yapıldığı cam gibi… Bazan da madde ile san’atın kıymetleri müsavi olur. Meşhur bir baklavacının eliyle pişirilen bir baklava ile, onun maddesi gibi… Bazan da madde daha kıymetli olur, her ne ise. Her bir maddenin ve onda bulunan herbir san’atın gayat ve semeratı yekdiğerine göre ayrı ayrı olabilir.
Amma Sani-i Ezelî’nin masnuatı ise, ekserisi belki hepsi birinci kısım olan İskender aynası misali gibidir. Âdeta her bir masnu-u İlahî, tecessüm etmiş sırf bir san’attır. Hususan zîhayatlar olsa, lâsiyyema maddenin onda inceleşip görünmediği veya dekaik-ı san’atlarının kesafeti içinde dağılıp kaybolduğu küçük zîhayatlar olsa, daha çok acib ve hârika olur.
Hem bazan bir şey-i vâhid, hem maddenin, hem de san’atın müşterek birer gaye ve neticeleri oluyor. Lâkin bu ise, meselâ rızık gibi iki cihetle oluyor. Birincisi, madde tarafı ve yaşamak cihetidir. O ise hıfz-ı hayat ve bekası için yalnız cüz’î ve zail bir telezzüz ile tegaddi etmektir.
Fakat ikinci cihet olan esma-i Saniin cilvelerinin âsârını ilan edip semere veren san’at cihetinden bakılırsa; rızık, gayet acib ve latif bir define ve çok garib, nazif bir hazine olur. Zira o zaman, rızık içinde bütün ni’metleri ihsas ile hissetmek ve şuuren anlayıp bilmek vardır.. Ve hem Rezzak-ı Kerim’in bütün tecelliyat-ı esmasının aksamını tattırmak anında zevk almak ve o in’am ile müşerref olmak ve Mün’imin in’amını düşünüp anlamakla tenevvür etmek vardır.
Eğer istersen, maddî ve manevî rızıkları tadarak anlayan insanın binlerce âletlerinden yalnız bir tanesi olan kendi lisanına bak, gör ki; bu küçücük bir et parçası olan cirim, nasıl ayrı ayrı tarzlarda tad veren taamlar adedince zaika cihazlarını müştemildir. İşte eğer, şu lisan sahibi intibaha gelip şuurlanmış olsa; o zaman lisan kendi cihazındaki bütün bu incecik ayrı ayrı lisancıklarla; rahmetiyle bu leziz ni’metleri ona tattıranın letaif-i nimetlerine şuurkârane şükretmiş olacaktır.
Yükleniyor...