Ey dalaletpişe gafiller! Eğer siz dünyadan zeval ve mevti kaldırmak ve insandan acz ve fakrı gidermek iktidarında iseniz, dine ve dinin şeairine karşı istiğna gösteriniz. Yoksa şu dört tane ra’dların na’raları arasında ve dinin şeairiyle birlikte lüzumunu en yüksek ses ile ilan eden bu tekvinî âyetler ortasında, sinek vızıltısı gibi de olmayan vesvese ve demdemenizi kesiniz, susunuz.
وَاِذَا قُرِيÏ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Evet benim arkamda ecel arslanı durmuş, beni daima tehdid ediyor. Fakat eğer ben, iman kulağıyla Kur’an’ın sesini duyup dinlesem, o arslan bir Ata inkılab edecek. Firak ise, bir buraka değişip beni Rahman-ı Rahimimin rahmetine ve Hannan-ı Kerim olan Seyyidimin huzuruna götüreceklerdir. Yoksa ölüm parçalayıcı bir arslan şeklinde kalacak, benim rağmıma olarak hem beni parçalayacak, hem de ebedî bir firak ile bütün mahbubatımdan beni ayıracaktır.
Ve keza, iki elimin ortasında ve gözümün önünde gece ve gündüzün ihtilafı içinde fena ve zeval âletleri dikilmiş sallanmakta, helak ve firak âletleri de mevsimler ve asırlar emvacı üstünde dalgalanmaktadır. İşte şu âletler, beni bütün ahbabımla birlikte asmak için dikilmiş hazır bekliyorlar. Fakat eğer ben, Kur’an’ın irşadına sem’-i îkanla kulak versem; o zaman o âletler, nehr-i zaman ve bahr-i dünyada güneşin zenbereğiyle dönen ve kamerin seyri ve arzın deveranı içinde ki, gece ve gündüzün sarmaşıklarıyla zinetlenen ve kış ve yazın gömlekleriyle süslenen mevsimlerin safahatı üstündeki şuunat-ı kudretin tazelenen tecelliyatını görmek için; hem dahi gece ve gündüzün ihtilafı içinde değişen mezahir-i seyyale ve tahavvül eden aynalar ve tebeddül eden levhalar üstünde celevat-ı esmanın tazelenmesini müşahede etmek için, birer seyr ve tenezzüh bineğine inkılab ederler.
Ve keza, benim sağ yanımda gayr-ı mahdud bir fakr çıbanı bütün vücudumu sarmış bulunmaktadır. Halbuki ben ise, hayvan cinsinden en âciz bir hayvandan dahi daha âciz ve bütün hayvanattan daha fakirim. Yani benim maddî ve manevî hâcetlerim, bütün hayvanatın hacetleri kadar vardır. Hal böyle iken, benim zâtî iktidarım bir serçe kuşunun faaliyetinden de azdır. Fakat eğer ben, kendimi Kur’anın şifahanesinde
وَاِذَا قُرِيÏ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Evet benim arkamda ecel arslanı durmuş, beni daima tehdid ediyor. Fakat eğer ben, iman kulağıyla Kur’an’ın sesini duyup dinlesem, o arslan bir Ata inkılab edecek. Firak ise, bir buraka değişip beni Rahman-ı Rahimimin rahmetine ve Hannan-ı Kerim olan Seyyidimin huzuruna götüreceklerdir. Yoksa ölüm parçalayıcı bir arslan şeklinde kalacak, benim rağmıma olarak hem beni parçalayacak, hem de ebedî bir firak ile bütün mahbubatımdan beni ayıracaktır.
Ve keza, iki elimin ortasında ve gözümün önünde gece ve gündüzün ihtilafı içinde fena ve zeval âletleri dikilmiş sallanmakta, helak ve firak âletleri de mevsimler ve asırlar emvacı üstünde dalgalanmaktadır. İşte şu âletler, beni bütün ahbabımla birlikte asmak için dikilmiş hazır bekliyorlar. Fakat eğer ben, Kur’an’ın irşadına sem’-i îkanla kulak versem; o zaman o âletler, nehr-i zaman ve bahr-i dünyada güneşin zenbereğiyle dönen ve kamerin seyri ve arzın deveranı içinde ki, gece ve gündüzün sarmaşıklarıyla zinetlenen ve kış ve yazın gömlekleriyle süslenen mevsimlerin safahatı üstündeki şuunat-ı kudretin tazelenen tecelliyatını görmek için; hem dahi gece ve gündüzün ihtilafı içinde değişen mezahir-i seyyale ve tahavvül eden aynalar ve tebeddül eden levhalar üstünde celevat-ı esmanın tazelenmesini müşahede etmek için, birer seyr ve tenezzüh bineğine inkılab ederler.
Ve keza, benim sağ yanımda gayr-ı mahdud bir fakr çıbanı bütün vücudumu sarmış bulunmaktadır. Halbuki ben ise, hayvan cinsinden en âciz bir hayvandan dahi daha âciz ve bütün hayvanattan daha fakirim. Yani benim maddî ve manevî hâcetlerim, bütün hayvanatın hacetleri kadar vardır. Hal böyle iken, benim zâtî iktidarım bir serçe kuşunun faaliyetinden de azdır. Fakat eğer ben, kendimi Kur’anın şifahanesinde
Yükleniyor...