(Yani Kamer’in takdiri yalnız bu gaye için halkedilmiş demek değildir.) Belki Kamer’in takdirinden yalnız sizce meşhud olan bir semeresi budur demektir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki!

Nur’un İlk Kapısı’nda, Ondördüncü Ders’in İkinci Lem’asında var. –Müellif–



Sühulet-i mutlaka içindeki itkan-ı mutlak zımnında olan bir tasarruf-u mutlak derununda görünen nihayetsiz bir kudret ve tenâhisiz bir ilim içinde, bir Zat-ı Kadir’in en taklid edilmez bir sikkesi ve ona hâs bir hatemi; hem tevhidin en bâhir bir bürhanı budur ki; sayısız eşya-yı muhtelifeyi basit bir şeyden halketmesidir. Meselâ, nebatatın bütün çeşitlerini bir topraktan; ve hayvanın çok muhtelif kan, et, kemik gibi bütün azalarını basit bir gıdadan halketmek gibi!.. Hem meselâ insanın cesedi gibi tek bir şeyi, birbirinden ayrı ve farklı, hesabsız ve gayr-ı mahsur enva-i türlü yemeklerden yaratmak misillü!..

İşte tesbih ederiz o zatı ki, bir şeyi herşey; ve her şeyi bir şey yapmaya kadir olan bir Kadir-i Zülcelal’dir (C.C.).

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki!

اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ

âyetinde azîm bir sır ve büyük bir mesel vardır. Evet nasılki sen, bazı tohumları boşa gitmekten ve zayi olmaktan muhafaza ediyor ve saklıyorsun. Sonra kendi tarlanda onu ekiyorsun.

Aynen öyle de: Cenab-ı Varis-i Bais ve Hafîz, ruy-i zemini, mevtinden sonra diriltip, bütün nebatatın semerat-ı a’mallerini, tohumlarında kalem-i kaderi ile yazar. O tohumlar kavim ve milletlerinin ana ve asıllarının muhafazakâr birer varisi olurlar. Sonra da o tohumları ruy-i zemin tarlasında hikmetli bir tevzi’ ve bazı tohumları etrafa uçurarak, intizamlı bir taksim içinde neşrettirip zer’ ediyor. Tâ ki, her bir nev’ yalnız kendi aslının arkasında toplu bir halde ictima’ etmesinler!..

____________________________________

Yükleniyor...