اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki!

Yirmidördüncü Söz’ün Beşinci Dalı’nda bir kısmı var. –Müellif–





Hayvanat ve nebatattan bir nesle sahib olan ekser taifelerinin bütün ferdleri, ağleben yeryüzüne yayılıp istila etmek niyetindedir.. Ve her biri küre-i arzı kendi nev’ine halis bir mescid ittihaz etmek üzere ona tasallut etmek istiyor. Tâ ki, yeryüzünün herbir cüz’ünde Fâtırlarının esmasını izhar etmek suretiyle nihayetsiz ibadete elyak olan Hâlıklarına nihayetsiz bir surette ibadet etsinler.

Eğer bu hakikatı görmek istersen; kavun ile çekirdeklerine; ve ağaç ile semerelerindeki tohumlara; ve balık ile yumurtacıklarına; ve kuş ile yumurtalarına dikkatle bak?

Evet, her ne kadar âlem-i şehadet, bu niyetlere karşı darlığı varsa da, lâkin gayb ve şehadetin âlimi olan zatın ilmi; olmuş ve olacak ve olmayacak olan herşeyi ihata etmesiyle, hangi ve nasıl bir şekilde olursa olsun, bunların bilkuvve olan ibadetlerinin ve tohumlarında mündemic bulunan niyetlerinin kabulünü iktiza ediyor.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Kur’an-ı Hakîm, eşyanın insanlara râci’ olan bazı gayelerini zikretmesiyle; o şeyin yalnız o gayeye münhasır olduğu için değildir, belki pek çok gayeleri bulunan o şeyin nizamındaki faydalarına ve sani’in esmasına delâlet eden ondaki intizamlara, insanın nazarını dikkate tevcih etmek için bir ihtardır.

Zira insanoğlu, ancak onunla bir alâkası bulunduğu şeye ihtimam veriyor. Hattâ kendisine ait olan bir zerreyi, onun olmayan bir güneşe tercih ediyor.

Meselâ Kur’an,

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ

der. İşte bu gaye ise, Kamer’in takdirine bakan binlerle gayattan yalnız bir gayedir. Yoksa murad, sadece mezkûr gayeye inhisar için değildir.

____________________________________

Yükleniyor...