Öyle ise, şu dar âlem-i şehadetteki fena ve mevtin neticesi, ancak gayb âlemlerinin dairelerine bakiyane bir intikal ve safiyane bir beka olabilir.
Evet, vahyin menabi’inden işitiyoruz ki; “İnsanın ömür dakikaları ya gafletler ve seyyiatlar yüzünden karanlıklı bir şekilde; veyahut dakikaların halakatına asılan hasenatın misbahlarıyla ziyadar bir surette kendisine iade edilecektir.” diyor.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Sani-i Cemil ve Hakîm’in -küçük olsun, büyük olsun- efradı tasvirde, (hayvanlarda olduğu gibi) hususan kanatlarıyla uçan kısmında; hem semek ve melekte ve alemlerin ekserisinde, zerreden tâ şemse kadar olan her şeyde, cereyan ettirdiği tefennün-ü hikmetinden birisi de budur ki; küçüğü büyüğe tam bir misal-i musaggar yapmasıdır. Bu ise, lütf-u irşad; ve tefekkürü teshil; ve kudret mektubatının okunmasını kolaylaştırmak; ve kudret-i Rabbaniyenin kemalini izhar; ve cemalî ve celalî san’atının iki nev’ini ibraz etmek içindir.
Zira dikkat ve hafâ, (yani incelik ve gizlilik) mechuliyetin esbabından olduğu için, büyük hurufatın ortaya konulmasıyla, o incelik ve hafâyı izale ettiği misillü; vüs’at ve azamet dahi esbab-ı mechuliyetten olup, nazar onları ihata ve fehim onları zabt edemediğinden; küçücük olan harflerin nazara ve fehme yakınlaşmasıyla, o vüs’at ve azameti de izale ediyor. Mesele böyle iken, gel gör ki; şeytanın yanında şakirdlik yapan nefs-i emmare zanneder ki, cismin küçük olması, san’atın da küçük olmasını istilzam eder. Ve bu zandan dolayı, bunları kör ve sağır esbabdan sudûrunu tecviz ettiği gibi; afaka yayılmış olan büyük harflerde ise, hikmetin adem-i kitabetini ve abesiyet ve tesadüfün vücudunu iddia etmektedir.
***
Evet, vahyin menabi’inden işitiyoruz ki; “İnsanın ömür dakikaları ya gafletler ve seyyiatlar yüzünden karanlıklı bir şekilde; veyahut dakikaların halakatına asılan hasenatın misbahlarıyla ziyadar bir surette kendisine iade edilecektir.” diyor.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Sani-i Cemil ve Hakîm’in -küçük olsun, büyük olsun- efradı tasvirde, (hayvanlarda olduğu gibi) hususan kanatlarıyla uçan kısmında; hem semek ve melekte ve alemlerin ekserisinde, zerreden tâ şemse kadar olan her şeyde, cereyan ettirdiği tefennün-ü hikmetinden birisi de budur ki; küçüğü büyüğe tam bir misal-i musaggar yapmasıdır. Bu ise, lütf-u irşad; ve tefekkürü teshil; ve kudret mektubatının okunmasını kolaylaştırmak; ve kudret-i Rabbaniyenin kemalini izhar; ve cemalî ve celalî san’atının iki nev’ini ibraz etmek içindir.
Zira dikkat ve hafâ, (yani incelik ve gizlilik) mechuliyetin esbabından olduğu için, büyük hurufatın ortaya konulmasıyla, o incelik ve hafâyı izale ettiği misillü; vüs’at ve azamet dahi esbab-ı mechuliyetten olup, nazar onları ihata ve fehim onları zabt edemediğinden; küçücük olan harflerin nazara ve fehme yakınlaşmasıyla, o vüs’at ve azameti de izale ediyor. Mesele böyle iken, gel gör ki; şeytanın yanında şakirdlik yapan nefs-i emmare zanneder ki, cismin küçük olması, san’atın da küçük olmasını istilzam eder. Ve bu zandan dolayı, bunları kör ve sağır esbabdan sudûrunu tecviz ettiği gibi; afaka yayılmış olan büyük harflerde ise, hikmetin adem-i kitabetini ve abesiyet ve tesadüfün vücudunu iddia etmektedir.
Yükleniyor...