hârika ve acib bir zat lâzımdır ki, o acaibleri görüyor, sonra gösteriyor. Bakıyor, sonra haber veriyor. Evet bu zatın şuûnatından, etvarından anlaşılıyor ki; o görüyor, sonra gösteriyor. Ve ona göre korkutuyor ve müjdeliyor.
Ve keza Rabb-ül Âlemîn’in bizden ne istediğini ve marziyatı ne olduğunu haber veriyor. Ve hakeza daha bunlar gibi öyle büyük mes’elelerden haber veriyor ki; onlardan kurtuluş çaresi yoktur. Ve öyle acib hakikatlardan bahsediyor ki, halâsa mecal bulunamaz. Ve öyle bir saadetten müjde veriyor ki, ondan gayrı saadet, saadet değildir.
İşte hasretler olsun gafillere, hasaretler olsun dâllîn güruhuna ve yazıklar olsun ekser insanların belahetine ki, bu hakka karşı nasıl kör olmuşlar ve şu hakikata karşı sağır olmuşlar ki, bu zat-ı zîlacaibin ahbarına ehemmiyet vermezler. Halbuki dünya ve mafîhayı terkedip, sür’atle ona koşmak ve ona ruh u canını feda etmek elzem ve elyaktır.
Onikinci Reşha: Bil ki, âlemde ulvî şuun ve âsârıyla meşhur olan, şahsiyet-i maneviye-i meşhuresiyle bize görünen zat, nasılki vahdaniyete bir bürhan-ı nâtık-ı sâdıktır ve tevhidin hakkaniyeti derecesinde bir delil-i haktır. Öyle de saadet-i ebediyenin de bir bürhan-ı katı’ı ve bir delil-i satı’ıdır. Belki o zat, nasılki davetiyle, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husûlü ve vesile-i vüsulüdür. Kezalik o zat, duasıyla ve ubudiyetiyle, o saadet-i ebediyenin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır.
Eğer istersen, salât-ı kübrada namaz kılar iken o zata bak! Öyle bir namaz ki, azamet-i vüs’atinden şu cezire, belki küre-i arz, iştirâk edip beraber namaz kılıyorlar. Hem bak! O zat, o namazı şöyle bir cemaat-i uzma içinde kılıyor ki, güya kendisi asrının mihrabında imam olarak durmuş, arkasında bütün efazıl-ı benî-Âdem, Âdem’den (A.S.) tâ asrımıza, tâ kıyamete kadar asırlar saflarında saf saf dizilip ona iktida edip duasına âmîn diyorlar. Hem dinle o zat, o cemaat-ı uzma ile kıldığı namazda ne yapıyor, işit. İşte bak, öyle azametli, şiddetli bir hacet-i amme için dua ediyor ki, sanki yer ve gökler, belki bütün mevcudat beraber duasına iştirak ederek, lisan-ı halleriyle “Oh, evet ya Rabbena duasını kabul et!.. Biz dahi, bize mütecellî olan bütün esma-i hüsnan ile beraber onun istediği muradının husûlünü istiyoruz.” diyorlar.
Ve keza Rabb-ül Âlemîn’in bizden ne istediğini ve marziyatı ne olduğunu haber veriyor. Ve hakeza daha bunlar gibi öyle büyük mes’elelerden haber veriyor ki; onlardan kurtuluş çaresi yoktur. Ve öyle acib hakikatlardan bahsediyor ki, halâsa mecal bulunamaz. Ve öyle bir saadetten müjde veriyor ki, ondan gayrı saadet, saadet değildir.
İşte hasretler olsun gafillere, hasaretler olsun dâllîn güruhuna ve yazıklar olsun ekser insanların belahetine ki, bu hakka karşı nasıl kör olmuşlar ve şu hakikata karşı sağır olmuşlar ki, bu zat-ı zîlacaibin ahbarına ehemmiyet vermezler. Halbuki dünya ve mafîhayı terkedip, sür’atle ona koşmak ve ona ruh u canını feda etmek elzem ve elyaktır.
Onikinci Reşha: Bil ki, âlemde ulvî şuun ve âsârıyla meşhur olan, şahsiyet-i maneviye-i meşhuresiyle bize görünen zat, nasılki vahdaniyete bir bürhan-ı nâtık-ı sâdıktır ve tevhidin hakkaniyeti derecesinde bir delil-i haktır. Öyle de saadet-i ebediyenin de bir bürhan-ı katı’ı ve bir delil-i satı’ıdır. Belki o zat, nasılki davetiyle, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husûlü ve vesile-i vüsulüdür. Kezalik o zat, duasıyla ve ubudiyetiyle, o saadet-i ebediyenin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır.
Eğer istersen, salât-ı kübrada namaz kılar iken o zata bak! Öyle bir namaz ki, azamet-i vüs’atinden şu cezire, belki küre-i arz, iştirâk edip beraber namaz kılıyorlar. Hem bak! O zat, o namazı şöyle bir cemaat-i uzma içinde kılıyor ki, güya kendisi asrının mihrabında imam olarak durmuş, arkasında bütün efazıl-ı benî-Âdem, Âdem’den (A.S.) tâ asrımıza, tâ kıyamete kadar asırlar saflarında saf saf dizilip ona iktida edip duasına âmîn diyorlar. Hem dinle o zat, o cemaat-ı uzma ile kıldığı namazda ne yapıyor, işit. İşte bak, öyle azametli, şiddetli bir hacet-i amme için dua ediyor ki, sanki yer ve gökler, belki bütün mevcudat beraber duasına iştirak ederek, lisan-ı halleriyle “Oh, evet ya Rabbena duasını kabul et!.. Biz dahi, bize mütecellî olan bütün esma-i hüsnan ile beraber onun istediği muradının husûlünü istiyoruz.” diyorlar.
Yükleniyor...