İkinci Hatve’ye
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسَيهُمْ اَنْفُسَهُمْ
âyeti işaret eder.
Üçüncü Hatve’ye
مَا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ وَمَا اَصَابَكَ
مِنْ سَيِّ َةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ
âyeti işaret etmektedir.
Dördüncü Hatve’ye
كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ
âyeti işaret ediyor.
Bu Hatvelerin izahı ise, gelecek tarzdadır:
Birinci mertebe olan Birinci Hatve: Evet insan, cibilliyet ve yaratılışı hasebiyle, nefsine muhib olarak halkedilmiştir; belki herşeyden önce bizzat, yalnız zatını sever. Bunun içindir ki, mabuda lâyık olacak bir medihle nefsini medheder. Ve nefsini ayıblardan şiddetle müdafaa eder ve kusurlardan tenzih etmeye çalışır ve mümkin oldukça kusurları nefsine almaz. Hattâ ma’budunun hamd ve tesbihi için insanda yaratılmış cihazat ve letaifi, adeta kendi nefsinin medh ve tenzihine sarfeyleyerek,
ياِلٰهَهُ هَوَيهُ مَنِ اتَّخَذ
hükmüyle heva-i nefsini kendine ilah ittihaz edenlerden gibi olur. İşte nefsin bu makamda, bu hatvede tezkiyesi ise, onu tezkiye etmemektir.
İkinci mertebe olan İkinci Hatve’de: Külfet ve hizmet makamında nefsini unutmak, fakat ahz-ı ücret ve istifade-i huzuzatta ise nefsini şiddetle iltizam etmek ise, nefs-i emmarenin muktezasıdır. İşte bu makamda onun tezkiyesi, şu haletin aksidir. Yani nisyan-ı nefs içinde nisyan etmemektir.
Üçüncü mertebe olan Üçüncü Hatve’de: Nefsinden kusur ve noksan, acz ve fakrdan başka bir şey görmemek ve bütün mehasini ise Fâtırı tarafından in’am edilen nimetler olduğunu görmektir. Bu ise, fahr
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسَيهُمْ اَنْفُسَهُمْ
âyeti işaret eder.
Üçüncü Hatve’ye
مَا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ وَمَا اَصَابَكَ
مِنْ سَيِّ َةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ
âyeti işaret etmektedir.
Dördüncü Hatve’ye
كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ
âyeti işaret ediyor.
Bu Hatvelerin izahı ise, gelecek tarzdadır:
Birinci mertebe olan Birinci Hatve: Evet insan, cibilliyet ve yaratılışı hasebiyle, nefsine muhib olarak halkedilmiştir; belki herşeyden önce bizzat, yalnız zatını sever. Bunun içindir ki, mabuda lâyık olacak bir medihle nefsini medheder. Ve nefsini ayıblardan şiddetle müdafaa eder ve kusurlardan tenzih etmeye çalışır ve mümkin oldukça kusurları nefsine almaz. Hattâ ma’budunun hamd ve tesbihi için insanda yaratılmış cihazat ve letaifi, adeta kendi nefsinin medh ve tenzihine sarfeyleyerek,
ياِلٰهَهُ هَوَيهُ مَنِ اتَّخَذ
hükmüyle heva-i nefsini kendine ilah ittihaz edenlerden gibi olur. İşte nefsin bu makamda, bu hatvede tezkiyesi ise, onu tezkiye etmemektir.
İkinci mertebe olan İkinci Hatve’de: Külfet ve hizmet makamında nefsini unutmak, fakat ahz-ı ücret ve istifade-i huzuzatta ise nefsini şiddetle iltizam etmek ise, nefs-i emmarenin muktezasıdır. İşte bu makamda onun tezkiyesi, şu haletin aksidir. Yani nisyan-ı nefs içinde nisyan etmemektir.
Üçüncü mertebe olan Üçüncü Hatve’de: Nefsinden kusur ve noksan, acz ve fakrdan başka bir şey görmemek ve bütün mehasini ise Fâtırı tarafından in’am edilen nimetler olduğunu görmektir. Bu ise, fahr
Yükleniyor...