اِعْلَم

Bil ey insan! Eğer bir insaf edip düşünebilseydin; pire ve sivrisinek gibi küçücük hayvanata bu kadar kızıp öfkelenmezdin. Zira şu latif ve ma’sum mahlukat olan umum semere ve meyveler ve ekser hayvanlar; senin onları parçalamana, koparıp kırmana karşı kemal-i teslimiyetle tahammül ediyorlar. Şu halde insaf odur ki, hayvanatın bazı müezziyatının en kolay kısaslarına tahammül etmendir. Çünkü

وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ

âyeti vardır.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! İnsanın her bir ferdinde bir cemaat-i mükellefîn bulunmaktadır. Hem o cemaatin her bir ferdinin zâhir ve bâtın olan duygularının, herbirisinin kendisine hâs birer ibadeti olduğu gibi; onu bozup fıska salan birer dalaleti de vardır.

Evte, nasılki: Allah’tan başkasına başın secdesi dalalet ise, onun gibi şuarâ hayalinin müfrit bir hayret ve şaşkın bir muhabbetle -Allah namına olmaksızın- onun gayrısını medh içindeki secdeleri dahi dalalettir, hayal onunla fâsık olur. Ve daha sen hayalin sair arkadaşlarını buna kıyas et!

***


اِعْلَمْ

Bil ki: Beşerin fikrî dalaletinin en yaygın sebeblerinden birisi de; me’luf şeyleri malûm imiş gibi zannetmesidir. (Yani ülfet edilen ve her zaman göz önünde bulunan şeyleri, mahiyeti malûm ve belli imiş gibi zannetmektir.) Halbuki ülfet, cehl-i mürekkebi tazammun etmektedir. İşte o vaziyetteki insanlar, ülfetin hükmüyle, müstemirr olan (daimi olarak göz önünde olan şeyler) âdiyatta teemmül etmezler. Halbuki âdet perdesi altındaki o me’luf şeyler, hepsi mu’cizat-ı kudretin birer hârikasıdırlar.

Yükleniyor...