zatın vücub ve vahdeti tarafından ve canibinden bir Nur-ul Envar olsa, nasıl olur sen kıyas et!

Binaenaleyh, Cenab-ı Hakk’ın azameti mutlaka ihatayı, nüfuz ve şümûlü istilzam eder ve isterler.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Mutlak ekseriyet teşkil eden cumhur-u avamın fehimlerine göre Kur’anın kemal-i muraatı, mümaşat ve te’nislerinin derecesine bak ki; çok derecatlı bir mes’ele içinden, cumhur-u avama en yakın olan dereceyi zikreder. Ve nazarlarına en vâzıh sahifeyi gösterir. Yoksa, eğer böyle yapmamış olsaydı; avam için delil, neticeden daha hafî olurdu. Demek Kur’an, eşya-yı kevniyeyi Hâlıkın(c.c.) sıfatına istidlal için zikrediyor. Delil ise, cumhur-u avamın fehmine ne kadar zâhir olursa, o kadar irşada muvafık olur.

Meselâ ferman ediyor:

وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ

وَ اَلْوَانِكُمْ

Halbuki

اَلْوَان

tabakası arkasında, (Zerre Risalesi’nde işaret edildiği gibi) taayyünat-ı vechiyenin mesafeleri vardır.

Hem der:

اِنَّ فِي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ

Halbuki ilk nazarda okunan gece ve gündüz sahifeleri altında, küre-i arzı kendi etrafında tahrik ettirmek ve güneşin etrafında döndürmek gibi acaib-i nukuş saklıdır.

Hem diyor:

وَ جَعَلْنَا الْجِبَالَ اَوْتَادًا

Halbuki, zâhirde görünen dağı direkleri ve kazıklarıyla merbut olan küre-i arzın sefinelik ve çadırlık

Yükleniyor...