Cevaben sana denilir ki: Bak dinle! O zat ise, bir saadet-i ebediyeden haber verip, onu müjdeliyor. Ve bir rahmet-i bînihayeyi keşfedip ilan ederek, insanları ona davet ediyor. Ve onun zatı ise, mehasin-i saltanat-ı rububiyetin bir dellalı ve nezaret edicisidir. Ve hem künûz-u esma-i İlahiye mahfiyatının keşşafı ve tarifçisidir.

Şimdi ona vazifesi ve risaleti cihetiyle bak! Onu bir bürhan-ı Hak, bir sirac-ı hakikat, bir şems-i hidayet ve bir vesile-i saadet göreceksin. Sonra ona şahsiyeti ve zatı cihetiyle bak! Onu, muhabbet-i Rahmaniyenin misali, rahmet-i Rabbaniyenin timsali, hakikat-ı insaniyenin şerefi ve şecere-i hilkat meyvelerinin en parlağı ve en nuranîsi olarak göreceksin.

Sonra bak ki, nasıl onun nuru ve dini, berk-i hâtif sür’atinde şark ve garbı kapladı, ve yeryüzünün yarısına yakın kısmı ve insanların beşte birisi onun hediye-i hidayetini iz’an-ı kalb ile kabul etti. Hem öyle bir derecede ki, ruhlarını ona feda eder bir vaziyetle kabul ettiler. Şimdi acaba hiç imkânı var mı ki; mugalata karışmamak şartıyla nefis ve şeytan böyle bir zatın müddeiyatlarına karşı münakaşa edip bir şey diyebilsinler. Hususan bu zatın bütün müddealarının başı ve esası olan davası ki, bütün meratibiyle

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰه

ın hakikatı olsa…

Sekizinci Reşha: Eğer bu zatı harekete getiren şey’in ne olduğunu bilmek, anlamak istiyorsan, bil ki: Onun muharriki yalnız ve yalnız bir kuvve-i kudsiyedir. Evet, onun şu cezire-i vasiadaki hârika icraatına bir bak, göreceksin ki; şu acib sahrada âdetlerine son derece mütaassıb ve hem taassub ve husumetlerinde çok inatçı ve hattâ kızlarını diri diri defnederlerken hiç müteessir olmayan kasî kalbli olan bu vahşi akvamı, görki nasıl bu zat, bütün bunların ahlâk-ı seyyie-i vahşiyanelerini az bir zaman zarfında kal’ ve ref’ edip, bunların yerine onları ahlâk-ı âliye-i hasene ile techiz ettirip, medenî ümmetlere üstad ve âlem-i insaniyete muallim eyledi. Hem bak, bu zatın saltanatı (başka padişahlar gibi) yalnız zor ve korku kuvvetiyle olan zâhirî bir saltanat değil, belki bak, akıl ve kalbleri fethedip, nefis ve ruhları o derece teshir ediyor ki, mahbub-u kulûb, muallim-i ukul, mürebbi-i nüfus, sultan-ı ervah olmuş!..

Dokuzuncu Reşha: Malûmdur ki, sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir milletten tamamen kaldırmak, büyük bir hâkimin büyük bir

Yükleniyor...