اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Hevam ve balıkların yumurtalarını ve haşerât ve nebatatın tohumlarını gayet rahimane, muntazamane ve hakîmane hıfzeden bir zat, acaba onun şu hafîziyet ve hakîmiyetine hiç yakışır mı ki, âhirette meyvedar ağaçların çekirdekleri olacak olan senin a’malini ihmal edip hıfzetmesin? Halbuki sen, hâmil-i emanet ve halife-i arzsın.

Bununla beraber, her zîhayatta bulunan şiddetli hıfz-ı hayat hissi ve o vücudda içtima’ etmiş olan mütebayin şeylerin arasındaki beka ve idame-i vücud için gayet kuvvetli hiss-i te’lif; bir hads-i sâdıkla bu vücud, ism-i Hayy-ı Hafîz-i Bakî’nin tecellisiyle, ebedî bekaya incirar edeceğine delâlet ederler. Hem dahi, fani mevcudat içinde bakî kalacak bir şeyin varlığına da kader-i İlahîden bir remizdir.

***


اِعْلَمْ

Bil ey birader! Nasılki meselâ bir incir tohumunu etvar-ı muhtelife içinde hıfzeden ve devirlerce himaye eden ve inhilalden onu koruyan, hem o tohumcukta incir ağacının bütün levazımatını kemal-i ihtimam ve muhafaza ile saklayan ve hakeza; sair nebatat ve hayvanatın beka-i nev’iyelerinin medarı olan kavanini muhafaza eden bir zat, elbette ve bizzarure ve bil’hads-is sâdık, halife-i arz olan beşerin amellerini ihmal etmeyecektir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Lafız tebeddül eder, fakat mana baki kalır. Hem kışır parçalanır, fakat lübb devam eder. Hem libas yırtılır, fakat cesed sağlam kalır. Hem cesed birbirinden ayrılır, fakat ruh bakidir. Hem cesed ihtiyarlanır, fakat ene gençleşir. Hem kesîr dağılır, fakat vâhid baki kalır. Hem kesret dağılır, fakat vahdet devam eder. Hem madde eriyip gider, fakat nur baki kalır.

İşte bak, ömrün evvelinden tâ âhirine kadar baki kalan bir mana, hem de vahdaniyetini muhafaza ile beraber çok cesedler değiştirerek ve çok tavırlar içinde intikal ederek ve çok devirler üzerinden yuvarlanarak

Yükleniyor...