Şimdi bak ki, mevcudat ve mahlukatın hikmet-i hilkatlarını lâyıkı olduğu vechiyle tefhim-i İlahî ile onlardan fehmedip, alıp; ve onun izni ile kâffe-i mahlukata mezkûr hikmetleri tefhim eden bir zat hakkında
لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْاَفْلَاكَ
denilmesi haktır ve lâyıktır. Ve elbette böyle bir zat (A.S.M.); semavat ve arz arasında metin ve emin bir rabıta ve bir bağdır ki, onun kalb-i pür-münevverleri üzerinde dokunmuş olan zincir-i nuranî ile ferş, arş ile bağlanmıştır. Öyle ise, o zat (A.S.M.) cinsen eşref-i kâinat, nev’en ekmel-i zevi-l hayat ve şahsen hilafetle müşerref olmuş olan nev’-i benî-Âdemin efendisi olan Seyyid-ül Mürselîn ve İmam-ül Müttakîn ve Habib-ü Rabb-ül Âlemîn Hazret-i Muhammed’dir.
عَلَيْهِ وَعَلَي آلِهِ وَصَحْبِهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ اَبَدَ اْÀلابِدِينَ
***
لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْاَفْلَاكَ
denilmesi haktır ve lâyıktır. Ve elbette böyle bir zat (A.S.M.); semavat ve arz arasında metin ve emin bir rabıta ve bir bağdır ki, onun kalb-i pür-münevverleri üzerinde dokunmuş olan zincir-i nuranî ile ferş, arş ile bağlanmıştır. Öyle ise, o zat (A.S.M.) cinsen eşref-i kâinat, nev’en ekmel-i zevi-l hayat ve şahsen hilafetle müşerref olmuş olan nev’-i benî-Âdemin efendisi olan Seyyid-ül Mürselîn ve İmam-ül Müttakîn ve Habib-ü Rabb-ül Âlemîn Hazret-i Muhammed’dir.
عَلَيْهِ وَعَلَي آلِهِ وَصَحْبِهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ اَبَدَ اْÀلابِدِينَ
Yükleniyor...