اِعْلَمْ

Ey nefis bil ki; sen kendi nefis ve zatına en yakın ve ihtiyarca en geniş olduğun halde, kendin için hiç bir şeyi icad cihetinde yapmaya takatın yetmezse; ve senin elin, sana ulaşmazsa, elbette bittarik-il evla senden uzak, sair insan ve sebeblerin hiç bir surette, senin hiç bir şeyine –icad noktasında- takatları yetmez.. Ve senin şecere-i zatının bir yaprakçığına da elleri ulaşmaz.

İşte meydan, istersen kendini tecrübe et; Acaba kelimatın ağacı ve zevklerin havuzu ve muhaberatın santralı olan bir tek kendi lisanını yapmaya kudretin yetecek midir, kellâ! Elbette sen yapamazsan, sair sebebler ise aslâ!.. Öyle ise Allah’a şirk koşma. Çünkü şirk, bir zulm-ü azîmdir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki; şu âlem, İlahî bir dükkan ve bir mağazadır ki, içinde her çeşit mensucat, motif ve mutarrezatla birlikte, şekil ve kışırlar da bulunmaktadır. Kimisi kesif, kimisi rakik, kimisi zail ve kimisi daimîdirler. Hem bazısı sert bir lüb ve bazısı mayi’ ve havaî şeylerdir. Bunların bir kısmı icadın nesci ve bazısı tecellinin tersimidirler.

Fakat kör olası felasife-i tabiiye, tecellî zımnında bulunan icadı, “icab-ı bizzat” diye zu’medip dalalete saplanmışlardır.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki; enaniyetten neş’et eden şirk-i hafî, eğer kabuk bağlayıp tasallüb ederse, esbab şirkine inkılab eder bilir. Bu da devam ile müstemir bir hal alırsa, küfre tahavvül edebilir. Bu dahi devam ederse, tatile kadar gidebilir. El’iyazü billâh.

***


Yükleniyor...