olmaması zâhirî bir muhaldir. Öyle; de ilmi in’am edenin âlim olmaması; ve şuuru ihsan edenin zîşuur bulunmaması; ve ihtiyarı i’ta edenin gayr-ı muhtar bulunması; ve iradeyi ifaza edenin gayr-ı mürid olması; ve mükemmelin sanii, gayr-ı kâmil olması muhal ender muhaldir.
Evet hiç mümkün müdür ki; gözü tersim, basarı tasvir ve nazarı tenvir eden bir zat, kendisi gayr-ı basir olsun, hâşâ!. Belki masnuatta bulunan ne kadar enva-i kemal varsa, Sani-i Zülcelale münasib olan feyz-i kemalinden olması vâcib ve zaruridir.
Fakat şahin kuşunu görmeyip tanımayan ve ancak kuşlar içinde sivri sineği kuş olarak tanıyan bir mikrop, şahini gördüğü zaman, bu kuş değildir. Zira benim gördüğüm kuş olan sinekteki evsaf, bunda yoktur der.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; nefs-i natıkanın en şiddetli taleb ettiği şey, devam ve bekadır. Hattâ eğer nefis, kendini devamın tevehhümüyle aldatmazsa, hiçbir şeyden lezzet alamaz.
Öyle ise ey devama talib nefis! Bir Dâim’in zikrine bürün ki, daim kalasın. Ve onun nuruna bir zücace ol ki, sönmeyesin. Ve onun incilerine bir sadef ol ki, tasaffi edesin. Ve onun nesim-i zikrine bir beden ol ki, hayat bulasın. Ve esma-i İlahiyesinden bir isminin şuaından bir hayt-ı nuranîsine temessük et ki, adem fezasına düşüp hiçahiçe gitmeyesin.
Evet, meselâ gafil bir semere, onunla kaim olup kıyam bulduğu ağacına teveccüh etmeyerek; belki yüzüne karşı gülen ecnebilerin şa’şaasına aldanıp, onlara müncezib olsa, elbette kendi ağacından kopacak ve onların fani tebessümleri içine baş aşağı düşüp fani olacaktır.
İşte ey nefis, sen de sana beka ve kıyam veren zata istinad et. Fanilerin şa’şaasına aldanma. Zira senden, onun uhdesinde olanı binden dokuzyüz doksan dokuzdur. Ve senin uhdende olanı ise yalnız bir tanedir. Madem öyledir, kendi o bir taneni dahi, onun malının sefinesine bırak, istirahat eyle!
***
Evet hiç mümkün müdür ki; gözü tersim, basarı tasvir ve nazarı tenvir eden bir zat, kendisi gayr-ı basir olsun, hâşâ!. Belki masnuatta bulunan ne kadar enva-i kemal varsa, Sani-i Zülcelale münasib olan feyz-i kemalinden olması vâcib ve zaruridir.
Fakat şahin kuşunu görmeyip tanımayan ve ancak kuşlar içinde sivri sineği kuş olarak tanıyan bir mikrop, şahini gördüğü zaman, bu kuş değildir. Zira benim gördüğüm kuş olan sinekteki evsaf, bunda yoktur der.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; nefs-i natıkanın en şiddetli taleb ettiği şey, devam ve bekadır. Hattâ eğer nefis, kendini devamın tevehhümüyle aldatmazsa, hiçbir şeyden lezzet alamaz.
Öyle ise ey devama talib nefis! Bir Dâim’in zikrine bürün ki, daim kalasın. Ve onun nuruna bir zücace ol ki, sönmeyesin. Ve onun incilerine bir sadef ol ki, tasaffi edesin. Ve onun nesim-i zikrine bir beden ol ki, hayat bulasın. Ve esma-i İlahiyesinden bir isminin şuaından bir hayt-ı nuranîsine temessük et ki, adem fezasına düşüp hiçahiçe gitmeyesin.
Evet, meselâ gafil bir semere, onunla kaim olup kıyam bulduğu ağacına teveccüh etmeyerek; belki yüzüne karşı gülen ecnebilerin şa’şaasına aldanıp, onlara müncezib olsa, elbette kendi ağacından kopacak ve onların fani tebessümleri içine baş aşağı düşüp fani olacaktır.
İşte ey nefis, sen de sana beka ve kıyam veren zata istinad et. Fanilerin şa’şaasına aldanma. Zira senden, onun uhdesinde olanı binden dokuzyüz doksan dokuzdur. Ve senin uhdende olanı ise yalnız bir tanedir. Madem öyledir, kendi o bir taneni dahi, onun malının sefinesine bırak, istirahat eyle!
Yükleniyor...