mürekkebatı adedincedir. Şimdi sen kendi echeliyetine bak ki, senin yüzüne karşı adî bir kapının kapanmasıyla, bütün diğer kapıların da kapalı olduğunu tevehhüm ediyorsun.
Senin misalin şöyle bir adama benzer ki; o adam, bir memlekette büyük bir asker ordusunun süvari talimgâhını görmediği için ve bilemediği zaman; padişahın sair askerlerinin ve hademelerinin ve hükümet dairelerinin vücudları meydanda olduğu halde, padişahın vücudunu inkâr etmeye şürû’ edip, bütün şeair ve alâmetlerini başka başka şeylere havale eder.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Bâtın, zâhirden şu’urca daha a’la ve etemm olduğuna ve hayatça daha kavi, daha müzeyyen, daha bilgili, daha mükemmel, daha güzel, daha latif bulunduğuna; hem zâhirin üstünde görünen hayat, şuur, kemal ve emsali gibi şeyler ise, ancak bâtından gelen zaif bir tereşşuh olmasına.. ve bâtın ise, ölü ve camid olup da zâhiri hayattar ve şuurkâr bir surette semere vermiş olmadığına delil budur ki; senin karnın intizamca evinden daha mükemmeldir; ve cildin, elbisenden daha güzel dokunmuştur.. Ve kuvve-i hâfızan, yazdığın kitabdan nakışca daha etemmdir. Ve daha şu cüz’î misale âlem-i melekût ile âlem-i şehadeti ve âlem-i gayb ile dünya ve âhireti kıyas eyle!
İşte hasretler olsun emmare olan nefislere ki; heva ve heves güzüyle baktığı için; bâtını ölü, derinliklerde gizlinmiş, zulmetli ve ürkütücü görüp; zâhiri ise, onun üstünde hayatdar, munis bir şekilde mefruş görüyor.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; senin yüzün, geçmiş ve gelecek bütün efrad-ı insaniye adedince alâmet-i fârikaları tazammun etmektedir. Hattâ belki eğer gayr-ı mütenahî efrad dahi bulunsa idi, yine seni bütün onların herbirisinden ayıracak -ecza-i vechin erkânında tevafuk ile beraber-
Senin misalin şöyle bir adama benzer ki; o adam, bir memlekette büyük bir asker ordusunun süvari talimgâhını görmediği için ve bilemediği zaman; padişahın sair askerlerinin ve hademelerinin ve hükümet dairelerinin vücudları meydanda olduğu halde, padişahın vücudunu inkâr etmeye şürû’ edip, bütün şeair ve alâmetlerini başka başka şeylere havale eder.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Bâtın, zâhirden şu’urca daha a’la ve etemm olduğuna ve hayatça daha kavi, daha müzeyyen, daha bilgili, daha mükemmel, daha güzel, daha latif bulunduğuna; hem zâhirin üstünde görünen hayat, şuur, kemal ve emsali gibi şeyler ise, ancak bâtından gelen zaif bir tereşşuh olmasına.. ve bâtın ise, ölü ve camid olup da zâhiri hayattar ve şuurkâr bir surette semere vermiş olmadığına delil budur ki; senin karnın intizamca evinden daha mükemmeldir; ve cildin, elbisenden daha güzel dokunmuştur.. Ve kuvve-i hâfızan, yazdığın kitabdan nakışca daha etemmdir. Ve daha şu cüz’î misale âlem-i melekût ile âlem-i şehadeti ve âlem-i gayb ile dünya ve âhireti kıyas eyle!
İşte hasretler olsun emmare olan nefislere ki; heva ve heves güzüyle baktığı için; bâtını ölü, derinliklerde gizlinmiş, zulmetli ve ürkütücü görüp; zâhiri ise, onun üstünde hayatdar, munis bir şekilde mefruş görüyor.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; senin yüzün, geçmiş ve gelecek bütün efrad-ı insaniye adedince alâmet-i fârikaları tazammun etmektedir. Hattâ belki eğer gayr-ı mütenahî efrad dahi bulunsa idi, yine seni bütün onların herbirisinden ayıracak -ecza-i vechin erkânında tevafuk ile beraber-
Yükleniyor...