Hakîm’in eser-i san’atı telemmu’ eder bir surette -ki onun ilim ve rü’yet ve hikmetinin gayesi fevkinde bir gayenin olması muhaldir- tasvir eden bir Musavvir; hem o nutfe denilen bir sudan çıkan o insanı çok enva’ ve âlemlerde tasarruf eder bir şekilde cihazlandıran bir mücehhiz, bütün bunları halkedip, san’atkârane icad etsin, fakat o Hallak-ı Alim, insanın âlemini ve o âlemin ahval ve şuunatını ve nev’-i insanın başında cereyan eden işleri müşahede etmesin. Hem insanın geçirmiş olduğu devirleri ve insanın cisim, havas, ruh, akıl ve hayaliyle ve daha bunlar gibi cevher-i insaniyette tevdi edilen bir çok âlemlerin dürbünleri ve hakaikın mirsadları ile cevelan ettiği âlemleri bilmesin, görmesin, hâşâ ve kellâ!
Evet ey gafil, zanneder misin ki; senin ihtiyacına muvafık olarak san’atkârane yapılmış bir narı bir dal asasıyla veya senin için pişirilmiş, hazırlanmış bir kavunu ince bir hayt ile çıkarıp sana uzattıran ve eline veren bir zatın müdahalesinden hür ve me’munsun!..
Evet kavunun Saniini, kavunu yiyenden gafil zannetmek, ancak senin katı gafletinin eseri olabilir. Hem yine senin körlüğünden olabilir ki, o Sani-i Alim, nar meyvesini yiyenlerin ve onun tazelik ve yeşilliğiyle tefekküh edenlerin ne yaptıklarını ve lisan-ı hal ile,
خم زفخصطخşüح خكخفهتر تحطıكتقطتق طلطلمتش خم فتط طخهخصه ق فَاَحْسَنَ صُورَتِي سُبْحَانَ مَنْ صَوَّرَنِي
فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
deyip bunların letafetinde tefekkür edenleri ve gayet yüksek ses ile
اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
diye nida eden onun ittikanlı süslü olan intizamında hayretkârane teemmül edenleri görmez, bilmez, kör bir kuvvet tevehhüm etmişsin.
Elâ ey câhil-i gafil! Zannediyor musun ki, şu semerat ve meyveleri bizim hususî hâcâtımıza lâyık bir surette hazırlayıp gönderen zat, bizleri görmesin, bilmesin?. Veyahut ellerimizin arasında ve evlerimiz ve diyarımız içinde bizim menfaatimiz, için bizlere behimî olan en’am ve sair hayvanatı serpip saçan ve bize müsahhar eden bir zat, bizi
Evet ey gafil, zanneder misin ki; senin ihtiyacına muvafık olarak san’atkârane yapılmış bir narı bir dal asasıyla veya senin için pişirilmiş, hazırlanmış bir kavunu ince bir hayt ile çıkarıp sana uzattıran ve eline veren bir zatın müdahalesinden hür ve me’munsun!..
Evet kavunun Saniini, kavunu yiyenden gafil zannetmek, ancak senin katı gafletinin eseri olabilir. Hem yine senin körlüğünden olabilir ki, o Sani-i Alim, nar meyvesini yiyenlerin ve onun tazelik ve yeşilliğiyle tefekküh edenlerin ne yaptıklarını ve lisan-ı hal ile,
خم زفخصطخşüح خكخفهتر تحطıكتقطتق طلطلمتش خم فتط طخهخصه ق فَاَحْسَنَ صُورَتِي سُبْحَانَ مَنْ صَوَّرَنِي
فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
deyip bunların letafetinde tefekkür edenleri ve gayet yüksek ses ile
اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
diye nida eden onun ittikanlı süslü olan intizamında hayretkârane teemmül edenleri görmez, bilmez, kör bir kuvvet tevehhüm etmişsin.
Elâ ey câhil-i gafil! Zannediyor musun ki, şu semerat ve meyveleri bizim hususî hâcâtımıza lâyık bir surette hazırlayıp gönderen zat, bizleri görmesin, bilmesin?. Veyahut ellerimizin arasında ve evlerimiz ve diyarımız içinde bizim menfaatimiz, için bizlere behimî olan en’am ve sair hayvanatı serpip saçan ve bize müsahhar eden bir zat, bizi
Yükleniyor...