*

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا فِي هٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ

*

وَاِنَّ اللّٰهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ

*

وَاِنَّ اللّٰهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

ve hem

لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

ve

لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

ve daha bunlara benzer âyetlerin ekser âyât-ı Tenziliye ile beraber ekser âyât-ı tekviniyeye de, hem de ekser ahval-i beşeriyeye bakar gözleri vardır.

Demek, âyâtın sonları onlarla mühürlenen hem o âyetler, onlarla te’yid edilen Kur’anın şu gibi hâtimeleri ise, muhatabın başını dağınık olan cüz’-ü müşettetten kaldırıp, küll-ü basite ve cüz’-ü mufassaldan, küll-ü mücmele baktırıyor. Hem onun nazarını maksad-ı a’lâ olan hâtimedeki fezleke-i esmaya tevcih ettiriyor.. ve daha bunlar gibi esrar-ı belâgatın yüksek düsturlarına nazarı çeviriyorlar.

***


اِعْلَمْ يَ قَلْبِي



Bu mes’elenin icmali, Zeyl-ül Habab’da geçmiştir. -Müellif-







Ey kalbim bil ki, şeytan bazan gayr-ı mahdud ni’metlerin nihayetsizliğini göstermekle seni mugalataya düşürmek ister ki; sana in’am olunan nimetlerin kıymetini senin nazarından düşürtsün. İşte sen o zaman kendi ihtiyaçlarına ve nefsine ve aczine ve nimetin hikmetine ve nimet içindeki kasdî in’ama nazar et. Hem onunla tecelli-i kudretin tenâhisizliğine ve ilim ve iradesinin hududsuzluğuna, hem de kendi vücudunun netice ve gayeleri, o vücudun esma-i hüsnaya malik olan sahib-i hakikîsine ait olmasına bak!..

Ve keza, bazan şeytan-ı müvesvis, senin enaniyetinden istimdad edip nefsinin firavuniyetine dayanarak; hayvanatın küçüklüklerini ve haşaratın ehemmiyetsizlik ve hasisliklerini irae etmek suretiyle gözünün önüne koyarak, “Bunların seri-üz zeval olan hilkatlerinde ne gibi bir

____________________________________

Yükleniyor...