veyahut kendi su havzı içinde yıldızları müşahede etmekle, kendini yıldızlar arasında veya daha fevkinde seyran eden zatlar gibi zannetmesi hiç lâyık olur mu?
İşte aynen bu temsiller gibi, seyr-i melekûtîde ilmini ve aklını beraber götüren adam, gururdan gelen büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zira onun ilmi; bir mertebe-i asliye sahibinin makamına terettüb eden çok gölgelerden birisi geçmesiyle, ondan bir zıll alması sebebiyle, kendini o asıl mertebenin sahibiyle mukayese etmesi tehlikesi vardır. Hem böylesi bir adam, ucbdan gelen gayet büyük bir hatanın da eşiğindedir. Çünkü kendisine verilen nimete karşı küfran ederek
هِيَ فِتْنَةٌ اِنَّمَا اُوتِيتُهُ عَلَي عِلْمٍ بَلْ
diyecek, (yani nefsine isnad ettiği o hal ve o şey, kendisi için bir fitne olduğu halde, ben kendi ilim ve iktidarımla buldum ve kazandım diyecektir.)
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; âyât-ı Kur’aniye’nin âhirlerinde bulunan fezlekeler, yalnız bulunduğu o âyete bakmıyor. Belki bütün âyetlerin birbirine tesanüdü ve birbirini mülahaza ettirmeleri ve birbirine bakmaları sebebiyle; o kıssanın mecmuuna, belki surenin tamamına, belki mecmu-u Kur’an’a nazar etmektedir.
Öyle ise, o fezlekedeki hakikatı yalnız bulunduğu o âyetin mealinin mizanıyla tartma. Hem onun azametini yalnız o fezlekenin zikrine mehd-i mahal olmuş olan bir hükm-ü cüz’î üzerine yükleme. Yoksa hakkını bahsedip noksanlaştırırsın.
Meselâ ferman etmiş:
*
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هٰذَا الْقُرْآنِ
*
وَكَذلِكَ نُفَصِّلُ اْÀلايَاةِ
İşte aynen bu temsiller gibi, seyr-i melekûtîde ilmini ve aklını beraber götüren adam, gururdan gelen büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zira onun ilmi; bir mertebe-i asliye sahibinin makamına terettüb eden çok gölgelerden birisi geçmesiyle, ondan bir zıll alması sebebiyle, kendini o asıl mertebenin sahibiyle mukayese etmesi tehlikesi vardır. Hem böylesi bir adam, ucbdan gelen gayet büyük bir hatanın da eşiğindedir. Çünkü kendisine verilen nimete karşı küfran ederek
هِيَ فِتْنَةٌ اِنَّمَا اُوتِيتُهُ عَلَي عِلْمٍ بَلْ
diyecek, (yani nefsine isnad ettiği o hal ve o şey, kendisi için bir fitne olduğu halde, ben kendi ilim ve iktidarımla buldum ve kazandım diyecektir.)
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; âyât-ı Kur’aniye’nin âhirlerinde bulunan fezlekeler, yalnız bulunduğu o âyete bakmıyor. Belki bütün âyetlerin birbirine tesanüdü ve birbirini mülahaza ettirmeleri ve birbirine bakmaları sebebiyle; o kıssanın mecmuuna, belki surenin tamamına, belki mecmu-u Kur’an’a nazar etmektedir.
Öyle ise, o fezlekedeki hakikatı yalnız bulunduğu o âyetin mealinin mizanıyla tartma. Hem onun azametini yalnız o fezlekenin zikrine mehd-i mahal olmuş olan bir hükm-ü cüz’î üzerine yükleme. Yoksa hakkını bahsedip noksanlaştırırsın.
Meselâ ferman etmiş:
*
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هٰذَا الْقُرْآنِ
*
وَكَذلِكَ نُفَصِّلُ اْÀلايَاةِ
Yükleniyor...