İşte bu hadsiz hârika muhafazayı yapan Zat-ı Hafîz, kıyamet ve haşirde, hafiziyetin tecelli-i ekberini göstereceğine kat’i bir işarettir.

Evet bu ehemmiyetsiz, zail, fani tavırlarda bu derece kusursuz, galatsız hafîziyet cilvesi, bir hüccet-i katıadır ki; ebedî te’siri ve azîm ehemmiyeti bulunan, emanet-i kübra hamelesi ve arzın halifesi olan insanların ef’al ve âsâr ve akvalleri ve hasenat ve seyyiatları, kemal-i dikkatle muhafaza edilip muhasebesi görülecek.

Âyâ bu insan zanneder mi ki, başı boş kalacak? Hâşâ ve kella!.. Belki insan, ebede meb’ustur; ve saadet-i ebediyeye ve şekavet-i daimeye namzeddir. Küçük-büyük, az-çok her amelinden muhasebe görecek. Ya taltif veya tokat yiyecek.

Arabî asılda: “İşte minvali üzerine senin dokuman için sana gösterdiğimiz şu misal ise, ancak bir harmandan bir avuç, ya da bir denizden bir yudum, belki de sahraların kumundan bir habbe ve tepelerinden bir nokta; veya göklerin yağmurundan bir damla da değildir.” diye yazılı… (A.B.)





İşte hafîziyetin cilve-i kübrasına ve mezkûr âyetin hakikatına şahidler had ve hesaba gelmez. Bu mes’eledeki gösterdiğimiz şahid; denizden bir katre, dağdan bir zerredir.

İşte tesbih ederiz o zatı ki, bir Hafîz-i Rakîb ve bir Şehid-i Hasib’dir.



اِعْلَمْ

Ey gafil Said bil ki! Şu âlemin fenasından sonra sana refakat etmeyen; ve dünyanın harabıyla senden müfarakat eden bir şeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. Hususan senin asrının inkırazıyla seni terkedip arka çeviren ve bâhusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve hususan seni kabir kapısına kadar teşyi’ etmeyen, hususan bir-iki sene zarfında ebedî bir firak ile senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, hususan senin rağmına olarak husulü anında seni terkeden fani şeylerle kalbini bağlamak kâr-ı akıl değildir. Eğer aklın varsa; uhrevî infilakatında, berzahî etvarında ve dünyevî inkılabatının müsadematı

____________________________________

Yükleniyor...