ettiği tarzda, mevhum bir tabiatın ve kör bir kuvvetin masnu’usun. Veyahut da hak ve hakikatın istilzam ettiği gibi bir Allah’ın masnu’usun.
Amma birinci cümle ki:
تَشَكَّلَ بِنَفسِهِ
dir. İşte bunun hasra gelmez vecihlerle muhalâtı vardır. Ezcümle üç muhali zikredeceğiz.
Birinci Muhal: Sen kendi zerrat-ı vücudundan herbir zerreye; senin her tarafını görecek belki bütün kâinatı görebilecek bir göz ve keza onun gibi bir şuur ve hakeza senin kemal-i san’at içindeki masnuiyetinin istilzam ettiği sair sıfatları vermen gerektir. Çünkü cüz’ün nisbetleri, (münasebetler) küllün nukuşuna nazar etmektedir.
İkinci Muhal: Eğer senin vücudun bir Kadir-i Ezelî’nin kalemiyle mektub ve yazılmış olmazsa, o zaman sen, senin vücudunda çalışan zerrelerin içinde mütesaiden ve mütenazilen içiçe terekküb eden mürekkebatları adedince -bir matbaanın masnu’ olan demir harfleri gibi- maddî kalıpları bulundurman lâzım gelecektir.
Üçüncü Muhal: Kâinattaki herbir eserin vâhid olması ve vahdeti bulunması sırrıyla, elbette nasılki kemerli kubbe binalarının ustası nefyedildiği an, bilmecburiye herbir taşı, diğer bütün taşlara hem hâkim, hem mahkum olduğunun farzedilmesi gibi; herbir zerre dahi bütün zerrelere hem hâkim, hem mahkum olması lâzım gelecektir. Ve keza o zerreler hem birbirine zıd ve misil, hem son derece hür ve mutlak ve aynı zamanda son derece mukayyed olmaları, hem de, semavat tabakalarını bir kitabın sahifeleri kolaylığında açıp kapayan Zat-ı Zülcelal’den başkasında bulunması muhal olan sıfatlara masdar ve menba’ olmaları lâzım gelir.
İkinci kelime ki:
اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ
dır. İşte bu kelimenin muhalatı da hadsizdir. Yine yalnız üç muhali yazacağız.
Birincisi: Meselâ bir eczahanedeki ölçülü, terkibli ilâçların, onlardan yapılmış olan kavanozlarındaki maddeleri, eğer sen hiçbir kimsenin müdahalesi olmaksızın, garib bir fırtına ve seyelan neticesinde devrilip, kendi kendine o kavanozların herbirisinden gayet hassas bir mizan ile bir mikdar-ı muayyen akarak; sonra o mütefavit mikdarlar toplanarak zîhayat bir ilâç ve terkibli hayatdar bir macun teşkil ettiklerini
Amma birinci cümle ki:
تَشَكَّلَ بِنَفسِهِ
dir. İşte bunun hasra gelmez vecihlerle muhalâtı vardır. Ezcümle üç muhali zikredeceğiz.
Birinci Muhal: Sen kendi zerrat-ı vücudundan herbir zerreye; senin her tarafını görecek belki bütün kâinatı görebilecek bir göz ve keza onun gibi bir şuur ve hakeza senin kemal-i san’at içindeki masnuiyetinin istilzam ettiği sair sıfatları vermen gerektir. Çünkü cüz’ün nisbetleri, (münasebetler) küllün nukuşuna nazar etmektedir.
İkinci Muhal: Eğer senin vücudun bir Kadir-i Ezelî’nin kalemiyle mektub ve yazılmış olmazsa, o zaman sen, senin vücudunda çalışan zerrelerin içinde mütesaiden ve mütenazilen içiçe terekküb eden mürekkebatları adedince -bir matbaanın masnu’ olan demir harfleri gibi- maddî kalıpları bulundurman lâzım gelecektir.
Üçüncü Muhal: Kâinattaki herbir eserin vâhid olması ve vahdeti bulunması sırrıyla, elbette nasılki kemerli kubbe binalarının ustası nefyedildiği an, bilmecburiye herbir taşı, diğer bütün taşlara hem hâkim, hem mahkum olduğunun farzedilmesi gibi; herbir zerre dahi bütün zerrelere hem hâkim, hem mahkum olması lâzım gelecektir. Ve keza o zerreler hem birbirine zıd ve misil, hem son derece hür ve mutlak ve aynı zamanda son derece mukayyed olmaları, hem de, semavat tabakalarını bir kitabın sahifeleri kolaylığında açıp kapayan Zat-ı Zülcelal’den başkasında bulunması muhal olan sıfatlara masdar ve menba’ olmaları lâzım gelir.
İkinci kelime ki:
اَوْجَدَتْهُ الْاَسْبَابُ
dır. İşte bu kelimenin muhalatı da hadsizdir. Yine yalnız üç muhali yazacağız.
Birincisi: Meselâ bir eczahanedeki ölçülü, terkibli ilâçların, onlardan yapılmış olan kavanozlarındaki maddeleri, eğer sen hiçbir kimsenin müdahalesi olmaksızın, garib bir fırtına ve seyelan neticesinde devrilip, kendi kendine o kavanozların herbirisinden gayet hassas bir mizan ile bir mikdar-ı muayyen akarak; sonra o mütefavit mikdarlar toplanarak zîhayat bir ilâç ve terkibli hayatdar bir macun teşkil ettiklerini
Yükleniyor...