Hem dahi kâinat kitabı, kendi babları, fasılları, sahifeleri, satırları, cümleleri ve harfleriyle; O’nun âyât-ı vücûbunu ve vahdetini tilavet ediyorlar. Demek oluyor ki, kâinat kitabının satırları umumen akıllara karşı gelecek şu beyti kıraat etmektedirler:
تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَاءِنَاةِ فَاِنَّهَا مِنَ اْلَمَلاِ الْاَعْلَي اِلَيْكَ رَسَاءِلُ
Yani
Arabî beytin manasını, Nokta Risalesi’nde Üstadımız son derece bedi’ ve bârik bir şekilde yazmış olduğundan, aynısını alıp dercettim. (Mütercim)
sahife-i âlemin eb’ad-i vasiasında Nakkaş-ı Ezelî’nin yazdığı silsile-i hâdisatın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatla sarıl! Tâ ki, mele-i âlâdan uzanan şu selasil-i resail, seni a’lâ-yı illiyyîn-i tevhide çıkarsın.
Hamd ü senadan sonra; salât ü selâm ol Seyyidimiz ve Serverimiz Hazret-i Muhammed’e ve O’nun Âl ve Ashabının umumu üzerine olsun.
***
اِعْلَمْ
Bil ey Said-i şakî! Senin olmayan ve sana ait olmayan işlere, vaziyetlere bakma. Belki sen kendi nefsine ve vücuduna bak! Yani sen ne gibi bir nesnesin ve mahiyetin nedir ve istinadgâhın ne iledir? gibi sana lâzım olan şeylere nazar et!
Evet, sen (maddî cismin itibariyle) bir acz-i mütecessid ve bir ihtiyac-ı mahz ve bir in’am-ı mücessem ve uyanık zannolunan bir nevm-i mümevvehsin. Yani acz, senin cesedindir. İhtiyaç da onun içinde hareket eden bir ruhtur. İn’am ise, senin cismindir. Hayatın ise bir uykudur ki, onunla duruyor.
Eyvah, vâşekâvetâ! İçinde garkolduğum katre, bana bir deniz kesilmiş.. ve onda batıp kaybolduğum bir an-ı seyyale, bana ebed gibi olmuş. Hem şu hayatın bir lem’acığını bir şems-i şârık zannetmişim.
Evet ey miskin Said! Senin şu hayattan bütün sermayen, ancak altmış dinar iken, bu sermayenden takriben kırkbeş tanesini alıp, bir
____________________________________
تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَاءِنَاةِ فَاِنَّهَا مِنَ اْلَمَلاِ الْاَعْلَي اِلَيْكَ رَسَاءِلُ
Yani
Arabî beytin manasını, Nokta Risalesi’nde Üstadımız son derece bedi’ ve bârik bir şekilde yazmış olduğundan, aynısını alıp dercettim. (Mütercim)
sahife-i âlemin eb’ad-i vasiasında Nakkaş-ı Ezelî’nin yazdığı silsile-i hâdisatın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatla sarıl! Tâ ki, mele-i âlâdan uzanan şu selasil-i resail, seni a’lâ-yı illiyyîn-i tevhide çıkarsın.
Hamd ü senadan sonra; salât ü selâm ol Seyyidimiz ve Serverimiz Hazret-i Muhammed’e ve O’nun Âl ve Ashabının umumu üzerine olsun.
اِعْلَمْ
Bil ey Said-i şakî! Senin olmayan ve sana ait olmayan işlere, vaziyetlere bakma. Belki sen kendi nefsine ve vücuduna bak! Yani sen ne gibi bir nesnesin ve mahiyetin nedir ve istinadgâhın ne iledir? gibi sana lâzım olan şeylere nazar et!
Evet, sen (maddî cismin itibariyle) bir acz-i mütecessid ve bir ihtiyac-ı mahz ve bir in’am-ı mücessem ve uyanık zannolunan bir nevm-i mümevvehsin. Yani acz, senin cesedindir. İhtiyaç da onun içinde hareket eden bir ruhtur. İn’am ise, senin cismindir. Hayatın ise bir uykudur ki, onunla duruyor.
Eyvah, vâşekâvetâ! İçinde garkolduğum katre, bana bir deniz kesilmiş.. ve onda batıp kaybolduğum bir an-ı seyyale, bana ebed gibi olmuş. Hem şu hayatın bir lem’acığını bir şems-i şârık zannetmişim.
Evet ey miskin Said! Senin şu hayattan bütün sermayen, ancak altmış dinar iken, bu sermayenden takriben kırkbeş tanesini alıp, bir
____________________________________
Yükleniyor...