اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Nihayet derece itinalı yapılmış olan şu mülkün bir Maliki olmaması nasılki muhaldir. Öyle de o Malik, Malik-ül Mülk’ün kemalâtının delilleri olan, mülkün mehasin derecelerini idrak eden insanlara kendini tanıttırmaması dahi muhaldir. Çünkü bakıyoruz ki; insan, kendisine mümehhed olmuş olan beşiğinde bir halife gibi istediği gibi tasarruf etmektedir. Belki aklıyla semanın sakf-ı mahfuzunda dahi tasarruf ediyor. Hem bunun yanında insan, eşref-i mahlukat olduğuna, küçüklük ve zaifliğiyle beraber acib; hârika tasarrufatı şehadet ettiği gibi, ihtiyarca bilbeddahe sebeblerin en geniş tasarruflusu da yine o insandır.
İşte bizzarure ve elbette o Malik, kendi vücudunu ve varlığını, kendisinden gafil kalan abdlerine tanıttıracak birisini gönderecektir ve elbette gönderdiği o elçisi, o Malik’in onlardan ne ile ve nasıl razı olacağını ve onlardan ne istediğini de onlara haber verecektir. Âmenna.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! İnsanın bütün hasseleri, hattâ vehim ve farz ve hayali dahi, en nihayette hakta ittifak etmekte ve ona iltica etmektedirler. Hem o hasselerin indinde, bâtıl için hiç bir imkân kalmayıp kâinat, Kur’anın haber verdiği surette olduğuna karar vermektedirler.
Evet, ben aklım beraberimde olduğu halde, böyle gördüm ve müşahede ettim.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Nasılki âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava ve âlem-i kehrübaî ve elektrik ve âlem-i cazibe, tâ âlem-i esir ve misal ve berzaha kadar olan âlemlerin aralarında bir müzahamet ve müsademet olmadığı ve hepsi birbiriyle ihtilatsız ve karışmaksızın; senin mekânında seninle beraber içtima’ ettikleri gibi; hiçbiriniz o âlemlerden
Ey kardeş bil ki! Nihayet derece itinalı yapılmış olan şu mülkün bir Maliki olmaması nasılki muhaldir. Öyle de o Malik, Malik-ül Mülk’ün kemalâtının delilleri olan, mülkün mehasin derecelerini idrak eden insanlara kendini tanıttırmaması dahi muhaldir. Çünkü bakıyoruz ki; insan, kendisine mümehhed olmuş olan beşiğinde bir halife gibi istediği gibi tasarruf etmektedir. Belki aklıyla semanın sakf-ı mahfuzunda dahi tasarruf ediyor. Hem bunun yanında insan, eşref-i mahlukat olduğuna, küçüklük ve zaifliğiyle beraber acib; hârika tasarrufatı şehadet ettiği gibi, ihtiyarca bilbeddahe sebeblerin en geniş tasarruflusu da yine o insandır.
İşte bizzarure ve elbette o Malik, kendi vücudunu ve varlığını, kendisinden gafil kalan abdlerine tanıttıracak birisini gönderecektir ve elbette gönderdiği o elçisi, o Malik’in onlardan ne ile ve nasıl razı olacağını ve onlardan ne istediğini de onlara haber verecektir. Âmenna.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! İnsanın bütün hasseleri, hattâ vehim ve farz ve hayali dahi, en nihayette hakta ittifak etmekte ve ona iltica etmektedirler. Hem o hasselerin indinde, bâtıl için hiç bir imkân kalmayıp kâinat, Kur’anın haber verdiği surette olduğuna karar vermektedirler.
Evet, ben aklım beraberimde olduğu halde, böyle gördüm ve müşahede ettim.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Nasılki âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava ve âlem-i kehrübaî ve elektrik ve âlem-i cazibe, tâ âlem-i esir ve misal ve berzaha kadar olan âlemlerin aralarında bir müzahamet ve müsademet olmadığı ve hepsi birbiriyle ihtilatsız ve karışmaksızın; senin mekânında seninle beraber içtima’ ettikleri gibi; hiçbiriniz o âlemlerden
Yükleniyor...