Veyahut bir zat, kendi saltanatının haşmetini izhar için, bir işaretle dağları yerinden kaldırıp parçaladığı halde, bostan-ı niamına davet etmiş olduğu misafirlerinin yolunu kapayan şu büyük taşı kaldıramaz diyen adam ise, ancak ebleh bir divane olabilir.
Evet, Rububiyetin şu bahardaki büyük azim tasarrufu içinde, gayet yüksek, pek azîm ve çok ince nakışlı bir hâtemi vardır. O da şudur: İntizam-ı mutlak içinde bir itkan-ı mutlak var. O da bir cûd-u mutlak içinde, o da vüs’at-ı mutlaka içinde, o da mutlak bir sür’at içerisinde, o da son derece bir suhulet-i mutlaka içinde, bu da mutlak iştibâkle beraber bir imtiyaz-ı mutlak içindedir. İşte bu hâtem ise, ancak öyle bir zata hâstır ki, bir fiili diğer bir fiiline mani’ olmayan ve hiçbir şey ondan kaybolup gizlenemeyen ve hiçbir şey ona ağır gelmeyen bir Zat-ı Zülcelal’dir (C.C.).
Evet bahar mevsiminde zemin yüzünde gayet kerimane, basirane, hakîmane bir faaliyet ve bir hârika sanat müşahede ediyoruz. Ve bu iki hal ise, bir anda her yerde ve bütün fertlerde tekbir tarz ile görünen cud-u mutlak içinde mümtaz bir itkan ve sür’at-ı mutlaka içindeki mükemmel bir intizam, muntazam hârikaların ibrazıyla, vüsat-ı mutlaka içinde bir suhulet-i mutlakada hârika bir san’at görmekteyiz. İşte bu faaliyet-i hârika ise, ancak öyle birisinin hâtemi olabilir ki; hiçbir mekânda olmadığı halde, kudret ve ilmiyle her bir mekânda hazır ve nazır olan ve hiçbir şey ona ağır gelmeyen ve hiçbir şeyden istianeye ihtiyacı olmayan bir zattır(C.C.).
Yedinci Lem’a: Bak nasılki Ehad-i Samed’in hatemi sahife-i arz üstünde müşahede edildiği gibi, aktar-ı semavat ve arz üzerinde de aynı hatem görünmektedir. Öyle de mecmu-u âlem üstünde dahi tevhidin hatemi, onun büyüklüğü nisbetinde olan vazıh nakşıyla görünüyor. Çünkü bu âlem, muhteşem bir kasır, muntazam bir fabrika, mükemmel bir şehir gibidir. Eczaları; o şehir, fabrika ve sarayın ecza ve efradları gibi, aralarında hikmetli bir muarefe, muavenet ve ikramlı, kerimane bir cevablaşma vardır. Çünkü bakıyoruz ki; şu âlemin eczaları birbirlerinin muavenetine uzun ve eğri büğrü yollarda ve umulmadık bir vakitte, tam ihtiyaç zamanında inhirafsız ve muntazam bir şekilde sür’atle koşuşuyorlar.
Evet, Rububiyetin şu bahardaki büyük azim tasarrufu içinde, gayet yüksek, pek azîm ve çok ince nakışlı bir hâtemi vardır. O da şudur: İntizam-ı mutlak içinde bir itkan-ı mutlak var. O da bir cûd-u mutlak içinde, o da vüs’at-ı mutlaka içinde, o da mutlak bir sür’at içerisinde, o da son derece bir suhulet-i mutlaka içinde, bu da mutlak iştibâkle beraber bir imtiyaz-ı mutlak içindedir. İşte bu hâtem ise, ancak öyle bir zata hâstır ki, bir fiili diğer bir fiiline mani’ olmayan ve hiçbir şey ondan kaybolup gizlenemeyen ve hiçbir şey ona ağır gelmeyen bir Zat-ı Zülcelal’dir (C.C.).
Evet bahar mevsiminde zemin yüzünde gayet kerimane, basirane, hakîmane bir faaliyet ve bir hârika sanat müşahede ediyoruz. Ve bu iki hal ise, bir anda her yerde ve bütün fertlerde tekbir tarz ile görünen cud-u mutlak içinde mümtaz bir itkan ve sür’at-ı mutlaka içindeki mükemmel bir intizam, muntazam hârikaların ibrazıyla, vüsat-ı mutlaka içinde bir suhulet-i mutlakada hârika bir san’at görmekteyiz. İşte bu faaliyet-i hârika ise, ancak öyle birisinin hâtemi olabilir ki; hiçbir mekânda olmadığı halde, kudret ve ilmiyle her bir mekânda hazır ve nazır olan ve hiçbir şey ona ağır gelmeyen ve hiçbir şeyden istianeye ihtiyacı olmayan bir zattır(C.C.).
Yedinci Lem’a: Bak nasılki Ehad-i Samed’in hatemi sahife-i arz üstünde müşahede edildiği gibi, aktar-ı semavat ve arz üzerinde de aynı hatem görünmektedir. Öyle de mecmu-u âlem üstünde dahi tevhidin hatemi, onun büyüklüğü nisbetinde olan vazıh nakşıyla görünüyor. Çünkü bu âlem, muhteşem bir kasır, muntazam bir fabrika, mükemmel bir şehir gibidir. Eczaları; o şehir, fabrika ve sarayın ecza ve efradları gibi, aralarında hikmetli bir muarefe, muavenet ve ikramlı, kerimane bir cevablaşma vardır. Çünkü bakıyoruz ki; şu âlemin eczaları birbirlerinin muavenetine uzun ve eğri büğrü yollarda ve umulmadık bir vakitte, tam ihtiyaç zamanında inhirafsız ve muntazam bir şekilde sür’atle koşuşuyorlar.
Yükleniyor...